İki başlı bir aşkın kenti; aynı zamanda da gladyatörlerin yeri…

STRATONIKEIA

Çok tarihi barındırır ama, az bilinir?
Güzeller güzeli ‘Stratonike’nin hikayesi bu! Hem babayı, hem de oğlunu kendine aşık eden bir afet!

Adı bir kente verilecek kadar da etkili?

‘Seleukos’ Kralı ‘1. Nikator’ ile evlenen Stratonike, kısa zamanda kentin gözdesi olur. Nikator’un oğlu yakışıklı ‘Antiokhos’ yeni üvey annesinden son derece etkilenmiştir! Zamanla; Stratonike’ye amansız biçimde çarpılır! Elbette kimseye söyleyemez. Platonik bu aşk onu yataklara düşürür. Hiçbir hekim de çare olamaz.

‘Kos’ adasından çağrılan hekim ‘Erasisratos’, bir gün Stratonike’nin Antiokhos’u ziyaretine tanık olur. Kraliçe odaya girdiğinde Prensin kalbi delicesine atmaya başlar, yüzü kızarır! Prensi sıkıştıran hekim gerçeği öğrenir… Antiokhos üvey annesi Stratonike’ye delicesine aşıktır!

Erasisratos, durumu Kral’a anlatır. Dehşete düşen Nikator; hekime kendisi bu durumda olsa ne yapacağını sorar. Erasisratos , ‘Oğlumun sağlığı için aradan çekilirdim’ der! Bir süre düşünen Kral da, aynı kararı verir! Karısı ile oğlunun beraberliğine göz yumar. Olası; Stratonike’nin de Antiokhos’ta gözü vardır?

Burada hikaye ikiye ayrılıyor. Kimilerine göre oğluna tahtı da bırakan Nikator artık inzivadadır? Antiokhos yeni kral olur, Stratonike’de yeniden kraliçe? Diğer bir rivayate göre ise; Nikator birlikteliklerine göz yumar ama, ikisini yerleşkesinden kovar! Antiokhos ve Stratonike oradan ayrılıp bugün bildiğimiz kenti kurarlar? Antiokhos birlikte kurdukları bu kenti çok sevdiği karısına adar; ‘Stratonikeia’ olur yerleşimin adı!

Hangi seçenek geçerli olursa olsun kentin hikayesi sihirli; bugün de son derece çarpıcı. Günümüze ulaşan buluntularla bile?

Güzel ‘Stratonike’; adının verildiği bu kentte yaklaşık 20 yıl yaşamış…

Çok ilginç; tarihsel kenti ilk tanımamız bir depremle olmuş. Bir doğa olayı olmasa, belki de toprak altında yatan bu hazinden hiç haberdar olmayacaktık?

1957 depremi ‘Yatağan’ ve civarını derinden sarsmış!

‘Yusuf Baysal’ın başkanlığında ilk kazılara da, bu süreç ile başlanmış.

2008’den sonra ‘Bilal Söğüt’ başkanlığında yürütülen çalışmalarda, önemli buluntulara ulaşılmış. Ancak yine de günümüzde kentin henüz % 15 civarına hakim olunduğu söyleniyor? Toprak altında pek çok kalıntı, bulunmayı bekliyor!

Elde edilen bilgilere göre kentin ilk varoluşu, genç bronz ya da tunç çağında!

Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde yaşamın sürdüğü Stratonikeia, sonrasında Türk hükümdarlıklarına geçmiş.

Tarihsel dönemler içinde Makedon’ların, kente bu adın verilmesine neden olan Seleukoslar’ın, Rodoslu’ların ve Pergamonlu’ların kontrolünü görüyoruz.

İ.Ö. 133’de kentin hakimi olan ‘Pergamon Krallığı’, sahip olduğu tüm toprakları Roma İmparatorluğu’na bırakırken, isyan eden ‘Aristonikos’ kente sığınmış! Bunun üzerine yapılan saldırılar ile Stratonikiea deyim yerindeyse darmadağın olmuş!
Yerleşimin önceki adının ‘Ptolemaios’ olduğu söyleniyor!

‘Atriya’ denmiş Hititler döneminde buraya! Arkaik dönemde isim ‘Khysaoris’! Klasik döneme ilişkin ise, ‘Idrias’! Dedik ya; kentin bulunduğu topraklara ilişkin bilgiler son derece farklı?

Stratonikeia’da en etkileyeci buluntular ‘gymnasium’ ve ‘tiyatro’! Tiyatroda sahneden bakınca ‘cavea’nın sağ tarafı neredeyse tamamen yıkık, meşhur depremler ile. Bu haliyle bile görkemli ama! 15 bin kişi kapasiteli olacağı varsayılan yapıda, sahne arkasındaki bölümlerden geçen su kanalları ilginç. Olası, görsel amaçlı ya da serinlik vermesi için planlanmış ya da tamamen bir zorunluluktan dolayı. Her yerde rastlanmaz buna!

Tiyatronun hemen üzerindeki tepede, ‘Roma’ dönemine ilişkin, İmparator ‘Agustos’a adanan bir tapınağın kalıntıları var. Taban oluşumu ile günümüze gelmiş, birkaç sütun parçası ile…

Stratonikeia’nın giriş kapısının devamında kutsal bir yolun varlığı göze çarpıyor. Kenarlarda nekropol yapıları… Mezar odaları bunlar…

Kentin diğer kapısına doğru ise, ‘nymphaion’ var!

Yaklaşık 7 km2’lik bir alanda konuşlanan kent, ‘Hippodamik’ düzenli olarak inşa edilmiş. Izgara planlı  bu yerleşim şeklinin benzerlerini, ülkemizdeki başka antik kentlerde de görmek mümkün.

Ağırlıklı olarak mermerin kullanıldığı kentin, ticari hayatının merkezi olan Akropol, güneyde! Ancak bir başka Akropol’un olduğu bilgisi var? Mermerin en çok kullanıldığı kent denir buraya?

Tam aksi yönde, kuzey tarafında ise kentin korunmasına katkı sağlayan kalenin izlerine rastlanmış. Korumanın gerçekleşmesindeki en önemli yapıtaşı; surlardır. Stratonikeia’da iki farklı sur sistemi ile güçlenen bir savunma yaklaşımı söz konusu! Surların uzunluğu; 3,5 km kadar…

Ve meşhur ‘gymnasion’… 105 m. x 267 m. ebatları ile Helenistik dönemde Anadolu’nun en büyüğü!

Bugün bile buluntuları ile son derece görkemli! Çok sayıda farklı detayın gözlemlenebileceği gymnasion, döneminde bir bütün olarak nasıl bir şaheserdi acaba?

Stratonikeia ‘Yatağan’ ilçemizde. Milas merkeze 30, Muğla’ya ise yaklaşık 50 km. mesafede.

2015 yılında UNESCO Dünya Geçici Miras Listesi’ne alınan kentte kazılar ilerledikçe kim bilir tarihin hangi yansımalarına tanık olacağız? Çalışmalar son hızla devam ediyor…

Roma dönemine tarihlenen ‘bouleuterion’ birkaç sırası ile ayakta. Küçük bir yapı ama dış duvarlarındaki kabartma yazılar ilginç! Neredeyse hiç rastlamadığımız bir durum, diğer antik kentlerimizde…

‘İmparator Agustos’ dönemi hariç, Roma İmparatorluğu zamanında kentte tüm satılan malların ve yapılan hizmetlerin tek tek fiyatlandırıldığı bir çizelge var burada? ‘Agustos’ dönemi, acaba neden irdelenmemiş?

Şehrin ortalarındaki sütunlu cadde ve çeşmeler göze çarpıyor. İki ana caddenin varlığı biliniyor. Kuzeye doğru bir sütunlu anıttan söz ediliyor?

Kentte, yer döşemeleri bugün bile varlığını koruyor; kısmen de olsa. Güzelliğinin yanında bizlere o dönemlerde orada yürüyor hissini uyandırıyor!

Stratonikia’nın hemen birkaç km. ötesinde ‘Lagina’ kutsal alanı var.

 

Burası çok tanrılı dönemlerin tapınma ve kurban törenlerinin ana merkezlerinden! Stratonikeia’dan Lagina’ya uzanan kutsal bir yol varmış? Tıpkı ‘Miletos’ ile ‘Didyma’ arasında olduğu gibi!

Yerleşim sorunları ile ne yazık ki bu kutsal yolu günümüzde göremiyoruz. Ancak ‘Lagina’ bugün bile o küçücük yapısı ile tarih severleri ağırlıyor! Bu iki yerleşim arasında direkt bağ, tarihsel kanıtları ile bir efsane aslında!

Antik kente ilk girişten itibaren lahit mezarlar ile karşı karşıya kalacaksınız! 12 gladyatörün mezarları… Hepsinin de adları belli! Bir rivayet; Stratonikeia’nın emekli olmuş gladyatörlerin yerleştiği bir yer olduğu? Zira arenada ölen gladyatörün mezarı olmaz! Kentte gladyatör döğüşlerinin olabileceği bir alana bugün rastlayamıyoruz! Bir ‘Station’ kalıntısı henüz yok!

Diğer yandan, bu tip döğüşlere tiyatroda da rastlanır, kimi antik kentlerde! Ancak bu müsabakalar için genelde ‘cavea’nın ilk sıraları yükseltilir! Seyirci güvenliği için. Bu tip oluşumlarda vahşi hayvan döğüşleri de olur. Burada, tabi eldeki buluntulara göre böyle bir durum da söz konusu değil!

Stratonikeia’da özellikle Bizans dönemine ilişkin yapılara da rastlanır. Roma İmparatorluğu’nun devamı niteliğinde! Şüphesiz Anadolu beyliklerinin ve Osmanlı’nın da izleri var! Ancak bu kent, her yapıtaşı ile batıya doğrudur, bizlere yıllar sonra bile Batı ‘da olduğunu gösterir. Uygarlık düzeyi, batıya ilişkindir. Henüz yüzde yirmisine bile ulaşılmamışken, var olan buluntuları ile bizlere bu işareti veren kentin zaman içinde tamamen ortaya çıkarıldığını düşünmek lazım! Çıkacak sonuç son derece etkileyici olacaktır!

UNESCO Dünya Geçici Mirası Listesinde olması, birçok kişi ya da kuruluş tarafından yeterli bulunmamış!

Stratonikea’yı; şu anda bile var olan değerleri ile çok daha üst düzeyde değerlendirilmesi gerektiğini düşünenlerin sayısı oldukça fazla!

Tüm bu anlatılanlarla; Stratonikeia gerçekten özel ve anlatılmaya değer!