Sular altında kalan bir özellik!

HALFETİ

Güneydoğuda çok başka bir coğrafya!

Ünlü usta ‘Asadur’un ‘Vartuhi’ adındaki kızı, bahçesinde şahane güzellikte kırmızı güller yetiştirir! Suyun karşı tarafında, güvercinler ve keklikler besleyen bir Türk gence aşık olur!

Ünlü ‘Ulucami’nin de mimarı olduğu düşünülen ‘Asadur Usta’; bu birlikteliğe onay vermez!

‘Vartuhi’ aşkını kalbine gömer! Her iki taraftan olumlu bir yaklaşım göremeyen gençler,

birlikte ölüme atlarlar; ‘Fırat’ nehrine!

Bu olayın sonunda, ‘Vartuhi’nin yetiştirdiği tüm kırmızı güller, siyaha dönüşür!

Günümüze kadar da bu coğrafya da bir daha kırmızı gül asla yetişmez. Hepsi siyahtır…

‘Halfeti’ burası! Yöre, ‘Karagül’ ile özdeş…

Gerçekten sıra dışı bir coğrafya, hikayeler belki de bundan da sıra dışı?

‘Şanlıurfa’ya 112 km. ‘Gaziantep’e 105. Km. ‘Kahramanmaraş’a 175 km. mesafede… 

Burası; Türkiye’den 11 yerleşkenin yer aldığı; dünyada ise sadece 208 yerleşkenin bulunduğu ‘sakin şehir’ ünvanını taşıyor!

Oysa 2000’lere dek ciddi bir tarım bölgesi ve son derece hareketli. Antep fıstığının, üzümün ve zeytinin ana merkezlerinden!

‘Birecik Barajı’nın hayata geçmesi ile beraber ‘Halfeti’de su yaklaşık 60 metre yükselmiş ve halk 17 km. uzaktaki bir yere taşınmış! Bununla beraber bölgede pek çok şey değişmiş!

I.O’e 2000’lerde ‘Hitit’lerin, sonra ‘Asur’luların ve devamında ‘Babil’lilerin egemenliği görülür!

I.O. 855’de, ‘Asur kralı 3. Salmanassar’ hakim!

Buranın ismi o zamanlar, ‘Şitamrat’!

En eski Hristiyanlar olarak düşünülen ‘Süryaniler’,

‘Kal’a Rhomeyta’ demişler buraya! ‘Yunanlılar’ ‘Urima’ adını vermiş yüzyıllar içinde; ‘Bizans’ ise ‘Romaion Koyla’ demiş! 

Sonrasındaki Arap kültüründeki isim; ‘Kal’at-ül Rum’! 1290’de Memluk’ların zaferi sonrası!

Bu dönemde Hristiyan mahalleler tamamen yağmalanmış. Hemen devamında fetih gerçekleşmiş…

‘Osmanlı’nın güçlü olduğu dönemlerde, ‘Yavuz Sultan Selim’ zamanında ‘Osmanlı’ topraklarına katılınca bölgenin ismi eskiden gelen adlandırma ile ‘Urumgala’ ya da ‘Rumkale’!

İşte o ‘Rumkale’; köye adını veren kale hala tüm ihtişamı ile ayakta!

‘Birecik Barajı’nın su tutmaya başlaması ile doğanın farklı biçimde oluştuğu bir coğrafya burası! Mesela ‘Rumkale’ artık uzaktan tekne gezilerinde görülebilir! Ama su seviyesinden de muhteşem gözükür!

‘Eski Halfeti’ ziyareti anlamında tek seçenek tekneler…

İlginçtir, burada bir marina yapılmış! Sayısız tekne var. Ve tüm grupları ‘Eski Halfeti’nin güzelliklerine taşıyorlar bu tekneler!

Kışın elbette çok soğuk burası! Yazın ise fena sıcak!

Rehberler eşliğinde gezmek bence önemli!

Zira hiç bilinmeyen bilgileri veriyorlar. Ve bunları nette bulma şansınız yok. Kimi zaman ise özellikle oralı olanlar, geçmişte kendi yaşadıklarını bölge ile ilintili olarak anlatıyorlar. Hatta bazen canlı şahitlerle!

Elbette konakladığımız farklı mekanlarda da?

Ve tüm bu bilgiler, aslında okuyarak izleyerek gelen tüm ziyaretçileri fazlasıyla etkiliyor. Bölgenin, tüm coğrafyanın bilinmesi adına önemli!

Peki ‘Halfeti’ye nasıl ulaşılacak! Öncelikle uçak.

‘Şanlıurfa Gap Havalimanı’ merkezden 35 km. uzaklıkta! Büyük kentlerden düzenli uçuşlar var buraya. Mevsimine göre takip etmek lazım! Konaklamak içinde, çevrede az da olsa otel var!

1954’de ilçe olan ‘Halfeti’ye ulaşım ne yazık ki sıkıntılı!

 

‘Urfa’dan buraya ancak kiralık oto ile gelinir! Özel aracı ile seyahat edenler tabi ki mutlu bu manada! Taksi bulmak güç…

Gelenler kesinlikle et ile iç içe olmalı! Zira farklı bir gıda bulmak neredeyse imkansız!

Burada her yiyecekte et var! Küçükbaş ya da büyükbaş; sadece kırmızı et… Tavuk ve balık nerdeyse hiç yok…

‘Şabut balığı’ diye bir şey var, en azından sudan gelir diyoruz; tabi tatlı sudan olunca çok keyifsiz!

‘Urfa kebabı’ zaten malum da, benzer ‘Haşhaş kebabı’, ‘Lebeni’, ‘Şıllık’, ‘Billuriye’, ‘Ağzı açık’ ve ‘Aya köftesi’ gibi bölgeye has değişik lezzetler denenebilir?

Bölge tarihinde çok hakim güç var!

‘Persler’ ve ‘İskender’ yani ‘Makedonlar’! Burada uzun dönem etkinler!

Öncelerinde ‘Med’lerin hakimiyetini görüyoruz!

‘Büyük İskender’in, I.O. 332’de ‘Pers’ Hakimiyetini bitirmesi ile bölge, ‘Makedon Krallığı’na geçer! Ne yazık ki o günlerden kalan izler yok?

Biraz eski köyü anlatalım! Tabi günümüze kalanıyla?

Bunun için sabah çok erken teknelere biniyoruz.

Mevsim kışsa her taraf buz tutmuş olabilir aman dikkat.

Seyre başlıyoruz! Gün doğmaya başlıyor ve burada olağanüstü manzaralar ortaya çıkıyor. 

Kimi zaman sola, kimi zaman sağa yükseltili kayalar arasında yer alan bir coğrafya da, inanılmaz görüntüler ortaya çıkıyor. Kameraları oradan buraya değiştiriyoruz! En doğru görüntüleri tespit etmek için!

Ancak her yer sihirli ve fotoğraflık! Güneş yükseliyor ve bu sularda tabi ki çepeçevre kayalıklarda başka bir resim oluşuyor!

‘Halfeti’ aslında bu görselliği ile özel!

‘Fırat’ın bir uzantısı diyelim buraya; zira su aynı ama farklılıklar var tabi. Suyun rengi ile karanın uyumu mesela?

Artık büyük bölümü sular altında kalan bir sihirdir!

Tekne ile yaklaşık bir saatte bu coğrafyayı gezmek mümkün.

Tarihte geriye doğru gidelim! I.S. 640’da Arap istilası var bölgeye! Yaklaşık 20 yıl sonra ‘Emevi’lerin ciddi manada hakimiyeti görülüyor!

Arap hakimiyeti uzun bir dönem sürüyor! Bugün bile kimi yerleşkelerde bazı mahalleli Arapça konuşur, bazıları ise Kürtçe!

Bir asra yakın süreçte, I.S.750’lerde ‘Abbasi’leri görüyoruz burada! Öncesinde ‘Sasaniler’ var; değişik zamanlarda! Sonralarında ‘Eyyubiler’ ile ‘Selçuklular’ arasında da zaman zaman el değiştirmiş!

Günümüz ‘Halfeti’si ile ara ara geçmişi harmanlamaya çalışıyorum! Elbette tüm bilgiler çok değerli!

Bir saat kadar süren tekne yolculuğunda burayı çok detaylı olmasa da görüyorsunuz.

‘Rumkale’ dışında ‘Barşavma Kilisesi’, ‘Aziz Nerses Kilisesi’ bölgeye tarihsel anlamda değer katan mekanlar!

‘Fırat’ın üzerinde yer alan asma köprü ve teras bloğu da son yıllarda buranın cazibesi!

Bu bölgede özellikle kış aylarında çok fazla yabancı turist göremiyoruz! Yazın bilemiyorum? Ama burası o sıcaklarda gezilemez zaten! Yazın da geldiklerini sanmıyorum?

Tüm bölgeye hakim ‘İskender’in ölümü ile ‘Seleokus’ların hakimiyeti görülür buralarda!

Sonra ilginç; ‘Osrhoene Krallığı’!

Pek çok kişi bu oluşumu bilmez bile! Kısa bir dönemde, yerel bir hakimiyet olgusu! 

Devamında; Roma!

‘Ekamia’ demişler buraya!

Su ve enerji tabi önemli ama bunca tarih, bunca eser keşke sular altında kalmasaydı!

Zengin kalem işi ile yapılan oymalı odalar artık yok! 

Çivit boyalı dış duvarlarda!

40 dereceyi aşan sıcaklıklarda, ferahlık yaratan iç bahçe ve avluların hepsi sular altında şimdi!

Çok çeşitli lokantalar var yol boyu! Olası, yaz sezonunda yemek veya çay molası için buralarda duruyor tekneler?

Kimi zaman masmavi, kimi zaman yemyeşil suların üzerinde seyir yaparken doğal olarak kameralar sürekli çalışıyor! Zira yükseltili kaya yamaçlarının yanında, farklı güzellikte bir bitki topluluğu da var! Ancak ben hiç Karagül görmedim! Belki mevsimi değildi?

Ne yazık ki az kalanları ile gezebiliyoruz burayı!

Halfeti’yi geç olmadan görmeli!