Tarihi çalkantılarla dolu Romanya’nın başkenti…

BÜKREŞ

Balkan mutfağının en özel lezzetleri ve şarap çeşitliliği ile ünlü!

‘Arcul de Triumf’; çarpar sizi; bu kentin ziyaretçilerini! Paris’de zannedersin kendini!

1879’a tarihli ünlü Zafer Takı, 27 m. yükseklikten bakar kesiştirdiği yollara!

12 katlı, 1.100 odalı ‘Parlamento Sarayı’ şehrin tam da göbeğinde selamlar bizleri! Avrupa’da ve dünyada sayılı! 

1937’ye tarihli ‘Royal Palace’ ise; eski kraliyet yıllarının izini, günümüze taşır. Neo- klasik yapının özel’ i; ‘Ulusal Sanat Müzesi’ndeki eserler! Bükreş ve Romanya’yı, derinden anlatır tüm ziyaretçilerine!

Bükreş! Onlar, ‘Bucuresti’ der.

Romanya’nın başkenti…

Eski kıtada, bu tip kentlere bayılıyorum. Gez- gez bitmez cinsinden! Çok şey var özümsenmesi gereken? Öyle kısa seyahatlerle olmaz bu! Tam anlamı ile algılamalı kenti; önemli! 

Bükreş; sadece merkezi gezilecekse, 4 gün’den aşağı bitmez! 

Kentin anlatacağı o kadar çok şey var ki?

Romanya; bir ‘Balkan’ ülkesi. Komşularımızı, ama asıl soydaşlarımızı barındırır. Hatta kimi köylerin isimleri,  bizim dildendir. Çok doğal; yıllarca Osmanlı hakimiyeti burada!

Ama asıl; burası ‘Dacia’!

İ.Ö. 88 ile 44 yılları arasında dağınık halde yaşayan çeşitli kabileler var, bu coğrafyada!

‘Burabista’! Bölgenin kralı olacak kişi. Hakim olduğu ‘Dacia’ topraklarını genişletmek amacıyla, dağınık haldeki tüm kabileleri bir bayrak altında toplamak için attığı adımlarda, başarılı oluyor! Ve; zamanla genişleyen bir ‘Dacia’, vücuda geliyor.

Kimi kaynaklarda ‘Dak’ olarak da görebiliriz! ‘Sarmizegetusa’yı başkent ilan ederek, bu imparatorluğun kurucusu!

İ.Ö. Trak’ların ve Getodak’ların yaşadığı yer. Dolayısı ile Romenler; ‘Hint Avrupa’ kökenli. Ve Bükreş de; buranın son başkenti.

Kentin ismine, ilk kez 1400’lerin ortalarında rastlıyoruz.

Bizler bu toprakları hep ‘Eflak’ olarak öğrendik yıllar içinde; Osmanlı’da!

Buradaki prensliklerin birleşerek, aslında devlet olma niteliğindeki ilk adımın ismi!

Devamında klasik ‘Vlad’ hikayesi! Yapılan katliamlardan sonra, 1462’lerde buraya sefer düzenleyen Osmanlı!

Nüfusun % 90’ı Romenler’den, % 6’sı Macarlar’dan, % 3’ü çingenelerden; kalanı ise Alman ve birkaç etnik gruptan oluşan bir ülke!

Bükreş sokaklarında dolaşırken, tarihi turistik merkezlerde karşılaşılacak tablo; bu!

Dil konusunda sıkıntı çekilmez. İngilizce; özellikle genç nüfusta bilinir…

Romence, ilginç bir dil;  İspanyolca, İtalyanca biraz da Portekizceye benzer. Kimi ortak sözcükler bile vardır!

Oldukça karışık bir toplum?  Mesela Bükreş’in en şık rest’inde bize servis yapan uzun boylu rasta saçlı siyahi garson kız, şahane Romence ve İngilizce konuşuyordu?

Kentin merkezi ‘Lipscani’. Her daim hareketli ve kalabalık…

Özellikle AB süreci ile beraber çok sayıda genç, Romanya’yı terk ederek Avrupa’nın diğer ülkelerine gitmişler! Kalanlar, genelde yaşlı nüfus. Dolayısı ile kalabalık; genç değil artık; yaşlı!

Burada restler, publar, cafeler oldukça fazla ve sayısız ziyaretçiyi çekiyor! Ama asıl önemi başka. Geçmiş dönem binalarının, büyük bölümünün, modernize edilerek ticari hayata katılımı! Hala eskiyi anımsatan mimariler de, göze hoş geliyor! O nedenle, özellikle yabancı turisti, fazlasıyla çeker ‘Lipscani’.

Peki, kentin en önemli meydanı ne? Şüphesiz, ‘Piata Unirii’.

Burası bir kavşak noktası ve ‘Zafer Bulvarı ‘ile, iki ana bölüme ayrılır! Fotoğraflayacak, ama aslında yaşanacak ne çok şey var bu meydanda?

‘Piata Universitatii’. Bu meydan da; son derece keyifli ve hareketlidir. Çevrede konaklama tesisleri de bulunur.

Keza; ‘Piata Romana’da; otel çeşitliliği ile ön plandadır! Burada bir parantez; ‘Piata Victorieie’ ye! Kimilerine göre, kent için en özel yerdir!

Tüm ülkede olduğu gibi, başkent Bükreş’de de, Roma İmparatorluğu izleri fark edilir. Aslında ‘Romen’ halkının oluşumundaki Dak’ların yani Dacia’lıların, Roma halkı ile birlikteliği önemli. Tabi bundan sonraki yıllar da!

İ.S. 105 ve 106 yıllarında, bu topraklar Roma İmparatorluğunca işgal edilir. Yönetimde ‘İmparator Traian’ vardır! Yaklaşık 275 yıl ‘Roma İmparatorluğu’ buralarda hakimdir! Ve doğal olarak yerli halk ile karışırlar.

Zaten ‘Romen’ denmesinin temel nedeni de budur aslında;  halka ve ülkeye dair!

Romanya; ‘Trak’lıların, ‘Dacia’lıların ve Roma İmparatorluğu halklarının bir karışımı!

Peki, ‘Romen Ulusal Devleti’nin kuruluşu; yani ilk ulus devlet?

1859’a tarihli. ‘Wallachia’ ve ‘Moldova’ Prenslikleri birleşerek, ilk ‘Romen Ulusal Devleti’ni kurmuşlar.

Kısaca anlattığımız tarihin izlerini taşıyan en önemli yer; ‘Eski kent’; ‘Curtea Veche!

‘Romanya Tarih Müzesi’ndeki eserler, önemli ölçüde kentin, devletin oluşumu, bugünlere gelişi hakkında oldukça detaylı ipuçları verecek eserleri içeriyor! Dahası var; ortaçağ oluşumunu, net olarak göreceksiniz!

‘3. Vlad’ yani ‘Dracula’da eşlik edecek size, burada! Heykelinin yanında fotoğraf çektirmeyi unutmayın! Diğer yandan, ortaçağ mahkemelerine tanık olmak apayrı olacak; bu kesin!

1894’de kurulmaya başlanan müze, gerçekten önemli koleksiyonlara sahip. Etrafta keyifli rest’ler, pub’lar,  cafe’ler var. Dinlenmek istediğinizde sizi ağırlar! Hatta alışveriş imkanı var burada! Hediyelikler de bulabilirsiniz!

Başka özel yapılara gelirsek; ‘Mogoşoaia Palace’, önemli!

1600’lerin sonlarına tarihlenen saray; Romen Rönesans tarzının çok özel bir örneği!

Şimdiki yapı ise; bir Neo-klasik şaheser! Flarmoni Orkestrasının konserlerinin merkezi; ‘Ateneum’… Kaçırmayın!

Ülkemizden Bükreş’e direkt uçuşlar var. Tabi İstanbul’dan. Ancak karayolu da kullanılabilir. Kent içi ulaşımda sorun çıkmaz.

Elbette ‘Schengen’ gerekecek. Yerel para kullanılır burada; ‘Lei.’ Tabi ki Euro, Dolar da yanınızda olsun. Hatta bazen, Türk Lirası bile, işinize yarayabilir.

Türkiye’ye gelip giden, ticaret yapan çok kişi olduğundan, kimi zaman TL kullanılabilir. Ayrıca, Türkçe konuşan pek çok kişiye de rastlanabilir. Bu arada, ‘change ofisler’de çeşitli aldatmacalar olabilir, dikkatli olunmalı!

Ülke genelinde hırsızlık, dilencilik ve kapkaç yaygın; bunu bilelim. AB açılımı ile pek çok kişi diğer ülkelere dağıldığı için; bu düşüncede farklılıklar ortaya çıkabilir!

Kent merkezindeki devasa ‘Parlamento Binası’ fotoğraf tutkunlarının vazgeçilmezidir! ‘Çavusesku’nun sarayı yani!

1965’de yönetimi devralan’ ‘Mihael Çavusesku’, ülke ismini Romanya Sosyalist Cumhuriyeti olarak değiştirip, Sovyet’lere yakın bir komünizm rejimi ile yönetmiş ülkeyi; idamına dek!

1989’da rejim karşıtı ilk gösterilere; ‘Timoşoara’da rastlıyoruz. 1990’da da çok partili demokrasi hayatına adım atılıyor. ‘Çavuşesku’ ve eşi de, kaçtıkları yerde yakalanarak idam ediliyorlar!

İşte bu görkemli yapı; ‘Çavuşesku’nun gücünü gösteren o yıllara ait!

Kentin biraz müzelerine bakalım. ‘Dimitre Gusti Ulusal Köy Müzesi’. Burası gerçekten çok keyifli. Sizi alıp götürüyor, yüzyıllar öncesinin kırsal yaşamına. 17. ve 18. Y.Y. yapıları görülesi!

‘Grigore Antika Müzesi’de, ilginizi çekebilir.

Et ağırlıklı bir mutfak bekliyor sizleri!

Biz’de ilkin zeytinyağı ve limon gelir ya masaya! Burada, limon asla beklemeyin! Zeytinyağı ve sirke getirirler.

Bu arada, çok leziz ekmekleri var. Et ürünleri, inanılmaz güzel! Lahana ve patates ise, vazgeçemedikleri garnitür.

Bölgenin şarapları olağanüstüdür. Çok çeşit ve çok marka var. Bükreş’ten başlayan Romanya şarap tadım gezileri de, aklınızda olsun.

Kışın doğal olarak çok soğuk. İdeal ziyaret zamanı, bahar aylarıdır.

Geniş yollar, devasa bulvarlar ile Bükreş, azametli bir kenttir!

‘Biserica Pogorârea Sfântului Duh Titan’; enteresan mimarisi ile kentin ünlü kilisesi; ilginizi çekebilir.

‘Starvropoleos Manastırı’da, notlar arasında olsun. 1724’e tarihlene yapı; ‘Brancovenesc’ stili! Özellikle efsaneye meraklı olanlar, Bükreş’in biraz dışındaki devasa ‘Chiajna Manastırı’ kalıntılarını mutlaka görmeli! 1700’lere tarihli yapı, veba salgınları nedeniyle tamamlanamamış! Efsaneye göre yakınında çok ölen olmuş ve dev çanın sesi hala zaman zaman duyulurmuş!

Şimdide;  yeşil dünyalar. Bükreş’te yeşile doyulur! Mesela; Kral ‘1. Carol’un adını taşıyan 1860’a tarihli botanik bahçeleri, binlerce bitki türü ile, heykellerle, çeşmelerle kente hayat verir.

‘Cismigiu’nun yeri başka ama! 30 binden fazla bitki ile, mağaralar, şelaleler, köprülerle eşsiz bir dünya yaratmış; Alman peyzaj mimarı ‘Carl Meyer’!

‘Macca Vilacrosse Passage ’ile bitirelim bu geziyi!

19.Y.Y.’a tarihlenen ihtişamlı yapıda, çok sayıda bar ve rest’in yanında, butikler, hediyelik satan dükkanlar ve çok daha fazlası var!

Kentin gece hayatı oldukça hareketlidir! Yaşayın her türlü?

Bükreş; özel başkent’dir!