‘Parkın içindeki şehir’

KİEV…

Renkli bir yaşam, muhteşem tatlar, görkemli binalar.

Ukrayna’nın başkenti Kiev, nüfus yoğunluğu olarak Avrupa başkent sıralamasında ilk 10 da. 4 milyon civarı nüfusun  % 10’u, Rus’lardan oluşuyor. Diğer azınlıklar Yahudiler, Ermeniler, Romenler, Tatarlar ve Belarus’lular. Tam bir mozaik.

Renkli ve tarihsel bir kent, Kiev. Çok sayıda Türk’ünde, değişik iş kollarında çalıştığı, şirketler kurduğu ve devasa yatırımlar yaptığı bir yer. Belki de, Türk’lere vizenin kaldırılma nedeni. Eskiden vardı. Söz açılmışken, bizlere bazen iyi, bazen kötü gözle bakılıyor. Günah ve sevaplar!

 Caddelerde son model araçları, günün moda giysileri içindeki güzel kadınları görebilirsiniz. Lüks restauranlar, pahalı kluplar. Fakat gelir dağılımı kötü olduğundan, ‘üç otuz paraya’ talim eden bir kesim de var. Ve sayıları diğerlerine göre daha fazla!

Dünyanın pek çok ülkesinden ünlü playboyları ‘Türkler de dahil’, görebilirsiniz, Kiev gecelerinde.  Dinyeper nehrinin kıyısına kurulmuş 1400 yıllık bir kent. Kimilerine göre 5. Y.Y.’dan izler var. Bilinen tarihinde, Hunlar, Gotlar, Romalılar, Slavlar, Moğollar, Kazaklar ve tabi Rusların izleri var. Ek olarak  880’ler ile 1200’ler arası bir Viking esintisi var ki;  bu topraklarda bir ülke yaratmanın, ilk oluşumu deniyor. Göçer ve yerleşenleri ayrı tutmak lazım. Peki Türk izleri? Hazar Türklerinin bir dönem görülen saldırıları, buraları almaya yetmemiş. O yıllarda bile başkent olgusu varmış Kiev’in. Nitekim 10. ve 13. Y.Y. arası ‘Kiev Knezliği’ yönetim merkezi. 

Esasen Kiev’in yükselişinin Moskova ile ‘terse’ gittiğini ve Moskova’ya direnemediğini söylüyor tarihçiler.  Kiev bir Moskova olabilirmiş, ama başaramamış. Moğol istilaları zaman zaman görülmüş burada ‘Kyiv’de! Kentin adı aslında bu; tarih sahnesinde. Sonrasında, 50 yıl kadar Avusturya- Macaristan İmparatorluğu kontrolü ve devamında Litvanya dükalığı’nın hakimiyeti. 1500’lerin ortalarında Polonya- Litvanya Milletler topluluğuna katılma. Rus İmparatorluğunun ilk tohumlarının atıldığı yer.

Şimdi önemli bir kahramandan söz etme zamanı. Bogdan Khmelnitski. Bu toprakların gerçek cengaveri. Ömrü savaş meydanlarında geçmiş. Bir süre Osmanlıya’da esir düşmüş hatta. Bir biçimde kurtulup, buralara dönmüş. Avrupa’da güç dengelerini değiştiren bir komutan deniyor! Özgürlük için savaşan ve Ukrayna’nın kuruluşuna önayak olan bir lider.  Özellikle 1650‘lerden sonra yakaladığı başarı, bu Kazak komutanın, bugün bile efsane olarak anlatılmasını sağlıyor.

1775 sonrası, yaklaşık iki yüzyıl süren Rus egemenliği. 2 dünya savaşında burada da kan ve gözyaşı. 1991 Sovyetlerin çöküşü ile, yeniden ülke, yeniden başkent. İşte Kiev.

Bu denli uzun bir hakimiyet; aslında yaşama, tatlara, mimariye, kısaca her şeye yansımış. Yıllar önce kazanılan özgürlüğe karşın, hala bir Rus etkisi var. Dilden örnek verelim. Her iki alfabe de ‘kril’ elbette.

Diller, dışarıdan oldukça benziyor gibi, ama aslen farklı. Her iki dile de çok vakıf biri, karşı dili anlayabiliyor. Genç nüfus, İngilizce’ye genelde hakim.

Mimari doku, Rus Ortodoks etkisinde. Komünist rejimin genel olgusu, caddelerce süren az katlı upuzun apartmanlar. Geleneksel mimaride ise; saraylarda katedral ve manastırlarda, kiliselerde  görkem. Güç, kuvvet! Altınlar, varaklar değerli taşlar; ama güzel.

‘Yeşil’e bir parmak basalım! Kişi başı yeşil alan, yaklaşık 30 m2!  Goethe’nin sözüne yakışır derecede yeşil. ‘Parkın içindeki şehir’ demiş, buraya usta! Bol yağmur alan bir coğrafya. Karasal iklim,  yazın bunaltıcı değil ama sıcak. Kışın ise, gerçekten soğuk.

Ülkemizden ulaşım, düzenli uçak seferleri ile sağlanır. Yerli şirketleri de, hiç fena değil. Hatta Ukraynalı pilotlar her hava koşulunda inip kalkıyor. Ve daha ekonomik. Uçuş süresi 2 saat. Boryspil Havalimanı, merkezin 30 km. kadar dışında. Merkeze ulaşımda sorun yok. Hem burada hem içeride taksi problem, zaten istediğiniz an bulamıyorsunuz ve bazı tatsız olaylar yaşanmış. Kent içi ulaşımda otobüs, troleybüs, metro, finüküler; işinize yarayacaktır. Zaten yürümelisiniz. Bir not; gece eğlence mekanları çıkışlarında özel araçlar makul ücretlerle taksi gibi hizmet veriyor. Ancak dikkat;  gece yaşamı, eğlencenin yanında tehlike demektir. Yanlış kişi ve araç, sizi yanlış yerlere götürebilir. Darp ve gasp hikayelerini,  az da olsa duydum. Gece hayatı deyince, kentin uzak yerlerine yayılmış çok mekan var ama bir merkez aranıyorsa ‘Arena’ derim. Bu bölgede, birden fazla, çok şık club var.  Kızlar gerçekten etkileyici. Kiev’de sokaklar ‘Fashion TV defilesi’ gibi denir! Arena bölgesinde ve civarında çok sayıda otel de var. Zaten konaklama sorun olmaz. Yabancılara kiralanan çok sayıda ev söz konusu. Uzun kalacaklara bunu tavsiye ederim. 1+1 ve 2+1 çok konforlu olmayan, ama rahat, temiz evler var.

1,5 saat’de turunu tamamlayan şehir otobüsleri; kabaca da olsa bir fikir verir. Hızlıca bakıp sonra detaylı gezebilirsiniz. Hava koşullarına bağlı olarak, Kiev ve çevresini gezmek için 3-4 gün yeterlidir. Hafta sonları trafiğe kapatılan  Khreshctatyk, ‘Hrişatik’ olarak okunur; kentin ana merkezidir. Ve özgürlük meydanı ‘Bağımsızlık’ diyen de var! ile buluşur. Devamında, nehre kadar da iner. Çevresinde nefis restaurant ve kafelerin yanı sıra; görülmesi gereken tarihsel anıtların bir bölümü de mevcuttur! Bu bölge 2. Dünya savaşından sonra büyük ölçüde yenilenmiştir; ama yüzyılları deviren binalara da rastlanır. Şık mağazalar, galeriler de bulvar üzerindedir.

Özgürlük meydanının ortasında ‘baş melek Mikail’in heykeli, ilginç. Resmi binaların da olduğu meydanda; ayrıca kentin diğer Avrupa kentlerine km. cinsinden uzaklığını veren bir yapı, dikkat çeker! Kiev’in en eski merkezi;  Podil’dir. 1960’lara dek ticaretin, zanaatkarlığın merkezi durumunda olan Podil, bir süre gözden düşse de, 1980’lerden sonra,  galerilerin, müzelerin, keyifli restaurantların, vintage mağazaların açılması ile, eskisinden daha görkemli hale gelmiştir! Kahve dükkanlarını, geleneksel lezzetleri, hatta sushi’yi diğer yerlerde de buluruz ama; bu civarda farklı.

Eskiden söz ederken, en eski topluluk Yahudilere bir not düşelim. Bu ve buna benzer eski mahallelerde, Yahudi izlerine rastlanır Kiev de. 2. Dünya savaşı sırasında çingeneler ile beraber en çok katledilen topluluk! Ölümler, 60 binleri bulmuş ama hala varlar, az da olsa. Yahudi mahallesindeki Brodsky Sinagogu, burada Hristiyanlıktan çok daha eski.
Andriyivsk yokuşunda çok eğleneceksiniz. Sayısız hediye dükkanında, antikalar, gözlükler, şapkalar, aksesuarlar, anı eşyaları, ikinci el mallar, eski askeri kıyafet ve aksesuarlar, daha neler neler. Çok renkli, onun için hep kalabalık. Yakındaki ‘One Street Müzesi’ de görülebilir.

Müze deyince,  kentin zenginliklerinden; çok var zira. Geçmişe dair izler için, Ukrayna Ulusal Halk Mimarisi ve Yaşam Müzesi gündeme alınmalı. 15 hektarda 300’den fazla eser. ‘Felaketi’ gözler önüne seren Çernobil Müzesi, Rus Sanat Müzesi, Minyatür Müzesi, Savaş müzesi, Ukrayna Sanat Müzesi, Ulusal Tarih Müzesi ile Pinchuk Sanat Galerisi de, listede olmalı.

Ve görkemli heykeller! ‘Anavatan anıtı’ olarak bilinen, 500 ton, 102 metre ile 1899 yapımı dev bir eser! Komutanın elindeki kılıcın, 40 metre olduğu söyleniyor. Ölçmedim bilmiyorum. Tarih Müzesinin hemen yanında.  Taras Shevchenko bulvarında Lenin heykeli! Devam edelim, dev yapılara. Çan kulesi, 1000’li yıllara tarihlenen şehrin ana giriş kapısı ‘Golden Gate’, 385 metre yükseklik ile dünyanın kafes tipi en yüksek TV kulesi; özel!

Şimdi gelelim başka bir özel’e! Bizim Aya Sofya’dan esinlenerek yapıldığı söylenen, 11. Y.Y.’a tarihlenen Aya Sofya katedraline. Bizanslı ustaların eseri olan yapı, 18.Y.Y.’da yenilenmiş. 1934’den bu yana müze ve 1990’da Unesco dünya mirası listesine alınmış. Hemen bu civarda ünlü kahramanları Bogdan Khmelnitski’ye ait dev heykel de görülmeli.

1754’e tarihlenen, İtalyan mimar Rastelli imzalı yeşil beyaz tonları ile ilgi çeken St. Andrew  ‘Andreas’ Kilisesi.  Hristiyanlığın 900. yılı anısına inşa edilen, St. Volodmyi’s Kilisesi, beyaz ve mavi tonları ile St. Mikhael Kilisesi, 1077 tarihli Mağaralar manastırı ve;  Domed manastırı.

 Kiev; Ortodoks Hristiyanların adeta bir merkezi olduğundan, özellikle hacıların geldiği bir kent. Dini yapılar çok ve ihtişamlı. Rus imparatoriçe Petrovna’nın yaptırdığı Mariyinsky Sarayı, bugün Cumhurbaşkanlığı Konutu görevini üstlenmiş. Hemen yanında da, Meclis.  Ulusal Opera ve  Gorodetsky House de, listeye alınabilir.

Kiev’e yaz aylarında giderseniz, Dinyeper nehri kıyısında oluşturulan plajlarda, güneşlenip serinleyebilirsiniz. Ama denizin tadını verir mi bilemem? Fakat nehirdeki tekne turlarına katılırsanız Kiev’i farklı açılardan görüp, fotoğraflamak olanağınız olur. Yanı sıra Hydropark ve Trukhaniv adaları da görülür. Nehir kıyısı, yürüyüşler için de iyidir.

Kente ‘yeşil’ dedik ya. Golosiyivsky Ormanı, Hrişatik, Marinsky, National ve Fomin botanik parkları buna işaret eder nitelikte. Dikkat; ‘bu şehre aşık olunur’ derler, doğrudur.
Gelelim hediyeliklere! Tabi önce matruşka. Renk renk, çeşit çeşit. 3’lü, 5’li, 8’li. Yanı sıra, seramik el işçiliği eşyaları, ‘Roshen’ marka çukulata, milli içki ‘uzvar’, ‘horilko’ alınabilir. Bira ve votka çeşiti açısından çok zengin bu ülke; ayrıca.
Bir çeşit çelenk olan ‘Vinok’ ile, hasat edilen ilk ve son buğdayı betimleyen ‘Didukh’ da, geleneksel hediyelikler.
Son olarak mutfak. İklim nedeniyle et ağırlıklı ama, balık da var. Gürcü mutfağının yanında, Orta Avrupa ve Türk mutfağının da izleri, söz konusu. 

Restaurantlar keyifli ve ekonomik. Yeri gelmişken Dolar ve Euro’da geçer ama, yerel para ‘Grivna’. Kentte çok sayıda döviz bürosu var, sorun olmaz. Borsch çorbası, domuz, dana ve tavuktan yapılan şaşlık kebabı ünlü.  Kapuska, lahana sarma, bir mantı çeşidi olan ‘Varenky’, bir mücver çeşiti olan ‘Krevski’, tadılmalı. ‘Krovyanka’ ve ‘Deruni’ geleneksel. ‘Nalisniki’, ‘Syriniki’ gibi peynirli, kuru üzümlü tatlılar, kekler de hoşunuza gidebilir. Pazarlarda bol sebze, meyve, turşu ve balık çeşiti bulmak olası. Ancak buralarda dil sorunu yaşanabilir. İngilizce pek bilinmiyor.

Evet, bir muhteşem kenti daha birlikte gezdik. Ne diyeyim daha nicelerine. Kiev’i görmeyenler bence acele etmeli.