‘Mylasa’ çayının kenarında kurulmuş özel bir yerleşke!

ALABANDA

Efsaneler, tanrı ve tanrıçalar; mit’ler!

 

Bugün pek çoğu olmayan?  ‘İncekemer’ ‘Kargı’ ve benzeri yedi ayrı köprü ile hayat bulur! Yaşam, su ile akar! Bu köprüler de tanık olmuş zamanında!

‘Alabanda’ antik kenti, ‘Çine’ çayının ve uzantılarının yakınında kurulmuş. Su, her yerde olduğu gibi burada da var oluş!  O olmayınca nefes olmaz, hayat olmaz… Ticaretin çarkları dönmez, ekonomi yürümez.

Günümüze pek azı gelen köprüler ve yollar ile yaşam olmuş, ticaret olmuş su; Alabanda’da.

Zamanla da demokrasi! Her konunun tartışıldığı ve sonuca bağlandığı mekanlardır; meclis… Antik çağda ‘Bluterion’.

Alabanda’da çok özel! Benzerlerinden büyük?  Demek ki katılımcı sayısı çok fazla? Çok seslilik! İşte demokrasi.

‘Araphisar’ köyüne bakar en üstten. Çine ilçesi, Aydın ili…

Alabanda ile ilgili tarihi var oluş hikayesi çok!

Burası bir ‘Karia’ kenti.

‘Karca’da ‘Ala,’ at demekmiş. ‘Banda’ ise zafer. Alabanda’yı böyle açıklayanlar var. At’ın zaferi? Ya da, ‘At ile kazanılmış zafer’ gibi?

Bir dönem buranın ismi,  ‘Khrysaor Antiokheia’… ‘Seleokus Kralı 3. Antiokhos’un, Makedon göçmenleri kente yerleştirmesiyle beraber kullanılan! Sonra tekrar dönülüyor Alabanda’ya…

1900’lerin başında ‘Halil Ethem’ beyin kazıları ile ilk kez gün yüzüne çıkmaya başlıyor Alabanda. Ancak çok önce ziyaret edenler var bu yerleşimi. Antropolog ‘Richard Pocace’. 1840’larda İngiliz arkeolog ‘Charles Fellows’. 1824 ve 44’de yirmi yıl ara ile ‘Le Bas’… Ve başkaları da…

Niçin bu ilgi? Tanrı ve tanrıça ile ilgili olabilir mi?

‘Apollon’ ve ‘Artemis’!

Kent tarihine damga vuran ‘Apollon Isotimos’ ile ‘Artemis Hekate’ tapınaklarının kalıntıları Alabanda’yı farklı kılıyor.

Az da olsa buluntular, Halil Ethem beyin kazılarında insanlık ile buluşmuş!

‘Tanrı ve tanrıça kenti’ diyorlar buraya hala; işte bundan.

‘Hitit’ metinlerinde ‘Waliwanda’ olarak ad bulmuş kent; bir görüşe göre?

Hikaye o kadar çok ki?

Karia tanrısı ‘Alabandos’tan gelen isimden söz edilir? Ya da bu ismin, dönem kralının savaştan zaferle dönen oğluna verdiği isim olduğu belirtilir? Onun kurduğu kent de; Alabanda adını alır.

Kuruluşun I.Ö 4. veya 3. Y.Y.’a dayandığının kısmi kanıtları var.

Kente yaklaşırken de, çıkarken de sağlı sollu lahitler, lahit kapakları görülür.

‘Nekropol’, olası tektonik hareketler ile dağılmış? Ama bu denli çok mezarı toprak üstünde, yol kenarında görmek her yerde olmaz. Bir de toprak altındakileri düşünün! 500’den fazla değişik formlardaki mezar kalıntıları bize tanık!

Eğlenceye çok düşkün bir halk varmış Alabanda’da, tarihi saptamalara göre! Ölüm onlara hiç yakışmıyor sanki?

‘Cavea’sı yerle bir olan ama hala görkemle bizi kucaklayan tiyatroda acaba neler izlediler, nasıl eğlendiler?

Demokratik çeşitlilik anlamında ‘Helenistik’ döneme tarihlenen ve altı girişi bulunan ‘Bluterion’ (Kazı sonrası ulaşılması düşünülen ölçülere göre) bu kadar büyük ve ihtişamlı ise; tiyatro da aynı değerleri taşımalı? Sahne olduğu oyunlarda, gösterilerde?

Alabanda’nın günümüze ulaşabilen en görkemli yapısıdır tiyatro. Sıraları olmasa da!

‘Dor’ düzenli sütunlarla bezenmiş yapı, Roma döneminde ciddi bir iyileştirmeden geçmiş. Tiyatro, yarım daire biçimli düzeni ile 7 bine yakın seyirciyi kim bilir hangi gösterilerde ağırlamış? Yapıdaki ‘Orkestra’ ve ‘kulis’ son derece özel!

‘Makedon’ların tüm coğrafyayı ele geçirdiği dönemde, ‘Ephesus’ Asya’nın başkenti olarak kabul edilir. Bunun sonrasında ise, Alabanda‘da bölgesinin başkenti olur!

Elbette bu özellik kente fazlasıyla değer katıp, gelişiminde önemli bir faktör olmuş. Roma İmparatorluğu döneminde ise tüm coğrafyanın en önemli 20 kenti arasında!

Alabanda’nın tarih sahnesinde çok başka bir özelliği var!

Döneminde,  kapasitesinin üzerinde bir teknoloji ile farklı ürünler üretmiş ve bunları farklı bölgelere satmış?

Sarnıç ve havuzlarda toplanan su, künk sistemi ile üretimde kullanılmış! Alabanda belki de ekonomik zaferini bu özelliği ile kazanmış?

Teknoloji; dönemine göre başka alanlarda da artı değer katmış kente; akarsuyu farklı biçimde kullanma yöntemleri dışında?

Değişik bir satış tekniği uygulayarak çok para kazanmış ve çevrede hep lider olmuş bu anlamda! Tarihsel pazar ‘Agora’; 72 m. x 114 m. ölçüleri ile gerçekten büyük! Ve belki de her şeye tanık; keşke sözcüklere dökebilse? Zenginliğin kaynağı burası!

Çok uzun bir dönem, Alabanda’da kazı yapılmamış? Tarih, toprak altında kalmaya devam etmiş! Ta ki 1999’a dek!

Yeniden başlamış arkeolojik çalışmalar. Yeterli olmasa da, hala devam ediyor antik kentte.

Bluterion’un azameti ortaya çıkarılmaya çalışılıyor mesela? ‘Agora’ ve ‘Nekropol’ detayları da!

Kentin en özeli, ‘Apollon Isitmos’ tapınağı.

Dor düzenli yapı, ön ve arkada 6 şar, yan cephelerde 11 sütunlu olarak yapılmış I.Ö.’da!

‘Artemis Hekate Tapınağı’ ise; 6 x 11 sütunlu olarak I.Ö. 4.Y.Y.’da inşa edilmiş.

Kenti koruyan surların uzunluğu 5 km. Genişlik ise 3 metre!  I.O 4. Y.Y.’ tarihli surlar, Roma döneminde ciddi bir onarımdan geçmiş! Tabi ki Bizans döneminde de bir iyileştirme çabası var.

Yüzyıllar öncesinden başlar kente ait hikayeler, devam eder bugünde.

Coşkun akan ‘Çine’ çayının iki yakasını birleştiren ‘İnce kemer’ bu hikayede merkez!

At üstündeki ‘gelin’ çevresindekilerle beraber köprüye yaklaşır. Karşıda, ‘damat’ beklemekte!

Aileler son derece mutlu. Beraberindekilerle ‘gelin’ suyun karşı tarafına geçecek ve dönemin kuralları gereği ‘damat’ onu karşılayacak! Sonra da; kendi ailesi ile bir araya getirecek. Devamında geleneksel nikah ve takı törenleri başlayacak…

Atı ile köprü girişine yönelen ‘gelin’ yola devam ederken, hayvan bir anda huysuzlanır, şahlanır! Gelin düşer, attan! Metrelerce yükseklikten, ‘Çine’ çayının mavilikleri ile buluşur. Bir daha da görülmez? ‘Çine’ çayında kaybolur gider.

Sonrasın da ne ‘gelin’ geçer ne de at; bu köprüden! ’Gelin geçmez’ köprüsü denir; buraya! O sebeple!

Hikayenin yaşandığı ‘İncekemer’ ne yazık ki artık yok. ‘Çine’ barajının suları altında kalmış. Ama; anlatılır hep…

‘İnce kemer’,  Alabanda kentini su ile buluşturan köprülerden biri idi.  Ona çok benzeyen ‘Kargı kemeri’ ya da köprüsü tüm ihtişamı ile bugün Alabanda yakınında görülebilir.

Burası, benzerlerinden çok daha fazla hikayeler içeriyor. Ne yazık ki toplum ile çok buluşma sağlanmamış.

Peki; bu hikayenin başı? Coşkun akan ‘Çine’ çayının oluşumuna bakalım ilkin?

Tanrıça ‘Athena’ olası kendi buluşu çift taraflı kavalını çalarken, doyumsuzluğa ulaşır!

Bir keresinde önündeki suya düşer görüntüsü; kavalı çalarken.

İnanılmaz çirkin bulur kendini ve kavalı atar!

‘Marsalas’ bulur ve zaman içinde muhteşem çalmaya başlar enstrümanı!

İlerleyen dönemde de, Tanrı Apollon’un ‘Lir’i ile yarışabileceğini söyler!

Apollon, ‘Lir’de bir virtözdür!

Bunu duyan Apollon, Marsalas’ı yarışmaya çağırır. Hakem olarak da ‘Midas’ seçilir.

Normal yarışta eşitlik bozulmaz!  

Devamında, Apollon’un isteği ile enstrümanların tersten çalınmasına karar verilir!

Marsalas kavalını tersten çalamaz!  Apollon ise ‘Lir’ini tersten mükemmel biçimde çalmıştır!

Kazanan, Apollon’dur…

Hakem ‘Midas’, aksi görüş bildirince Apollon tarafından cezalandırılır, ‘kulakları’ büyür! Kaybeden Marsalas da bir ağaca bağlanır ve derisi yüzülür!

Bu duruma üzülen ve gözyaşı dökenlerin sonucunda oluşur ‘Mylasa’; yani ‘Çine’ çayı!

Alabanda’nın kurulumu sonrasında bu mit unutulmaz ve her ikisi içinde bir tapınak yapılır kente!

Mit’ler biter mi? Neredeyse her antik kentimiz ile ilgili anlatılır, söylenir yüz yıllarca!

Alabanda’da çok fazla bir buluntu olmasa da, hikayeleri onu aratmayacak düzeyde! Mutlaka keşfedilmeli!