Sen; ‘Pitane’ de; istersen?

Burası;   ÇANDARLI.

Geçmişi tarih dolu; ama bugünü yaşamalı!

Es deli rüzgar es! Rüzgarla gidelim oralara; Çandarlı’ya, rüzgarın merkezine! Pitane mi desek yoksa? Kadın, rüzgara benzetilir mi? Elbette;  deli de eser, duru da! Ne ilgisi var demeyin. Pitane; kadın kenti anlamında bir sözcük!  Burayı, amazonların, kadın savaşçıların kurduğu,  bu isminde bu sebeple konduğu söylemi var! Ne kadar doğru, bilemem. Çokça gezen ben, topraklarımızda sıkça karşılaştım bununla. Amazonların kurduğu kent; ne kadar doğru acaba?

 Çandarlı’dayız, keyifliyiz… Burası bir körfez. Körfez olarak önceki adı ‘Elaitikos Kolpos’; olası Roma’dan, Bizans’tan… Kuzeyi, kemikli burnu, güneyi ise, aslan burnu. Denizcilerin, kaptanların çekindiği bir yer, kaba dalga çok burada. Zira batı; tamamen açık…

Çandarlı merkezini, bir anlamda ortadan ikiye bölen o meşhur kalenin alt tarafı ise; tam bir liman. Deniz sessiz,  sakin. E, tabi marina da bu tarafta, onun için… Gençlerin akın ettiği beachler, publar sıralanmış yan yana. Modern mutfak lezzetleri de, tadılabilir burada. Kalenin esen tarafı, beldenin bir anlamda girişi, yeme içme tutkunlarına göre değil. Cafe kahve karışımı yerler!  Burada da beachler var, ve sörfçüler! Ama benim favorim, diğer yan, marina orada ya, ondan.

Çandarlı’nın zengin bir tarihi var. Hitit,  Lidya, Pers, İon, Roma, Bizans, Ceneviz, Saruhanoğulları, Karesioğulları, Osmanlı. Acaba unuttuğum var mı? Konumu, kalesi,  toprak verimliliği etken. Bize, Türklere,  geçmiş ve kaybedilmiş ara, ara.  1302’den beri, Türk toprağı.

 İ.Ö. 6. Y.Y.’a dayanan bu müthiş tarihe ilişkin eserler nerede peki? Yok, yine yok; az!  Yazık… Kalan en değerlisini anlatmaya başlayalım; kale’yi…

Önemli bir liman ve savunma bölgesi olduğundan, kale;  buraya egemen olan ilk medeniyetlerin uzantısı. Zira, savaş ve denizden gelecek tehlike, her daim önemli. Bugün gördüğümüz form; 14. Y.Y.’dan, Ceneviz’lilerden kalma. 16 metrelik sur duvarları, 5 kulesi ile küçük ama, yerine göre görkemli .

 Vee, Halil Paşa. Kale için de önemli;  ama asıl Osmanlı’da. Paşanın aile fertleri, Osmanlı’da önemli görevlerde bulunmuşlar. Aslen, kimine göre Ankara Nallıhan’ın, Cendere köyünden;  kimilerine göre Eskişehir Sivrihisar’ın, Çender köyünden. Büyük bir aile ve Osmanlı’nın hizmetinde;  neredeyse kuruluştan, genişlemeye dek. Ve Halil Paşa;  denizi, denizciliği seven, buranın alınmasından sonra da önemini farkeden bir sadrazam. 1400’lü yılların ortaları. Padişah 2.Murat! Son olarak Ceneviz’den kalan yıkık, köhne kaleyi sil baştan, ama formuna sadık kalarak adeta yeniden inşa ettirmiş!

 Bölgeye, başka katkılar da sağlamış. Hikayenin sonu hoş, hem de çok!

Halk,  Paşa’ya tapar, çok sever! Veee; Pitane’den,  Asar’a,  sonra Hisar’a dönen kentin ismini, Paşa’nın ve ailesinin memleketinden kalan, sonra söylemlerde yuvarlanarak  ‘Çandarlı’ olan, lakabını, kentin ismi olarak kullanmaya başlar. O zamandan bu yana, Çandarlı burası. Halil Paşa’sıyla…

Gelelim lezzetlere.  Mırmır, barbun ve karagöz’e! Çupra ve levrek de var elbette… Dedim ya; bunun dışında, pizza da, makarna da…

Çandarlı özellikle marina tarafıyla modernleşme yolunda; mutfakta da! Ama ‘çığırtma’ya bambaşka bir sayfa!  Patlıcan, pijama usulü soyulur, alta doğru verev giden bıçak darbeleriyle çizilir, gerçek sızma zeytinyağında çevrilir, yanına doğranmış yeşil biber eklenir, sarımsak zaten vazgeçilmezdir ve mutlu son;  ince domates ile adeta sıvazlanır. Artık tuza, karabibere de siz karar verin! Yaparken ve yerken de,  beni hatırlayın!

Bir koya, körfeze ne kadar az akarsu dökülürse, denizin temizliği için idealdir. Buraya Bakırçay dökülür. Ama deniz genelde çok hareketli olduğundan, temizdir. Bu da su altı yapısını olumlu etkiler. Gelelim topraklara. İyi yapılan bir tarım var burada. Domatesin, biberin, kavunun, karpuzun iyisi bulunur Çandarlı’da… Halkın % 60’ı tarımla uğraşır. Hayvancılık neredeyse yok gibi! Sanayi de olmadığından;  ‘bacasız’a,  yani turizme önem vermeli.

Çandarlı, yıllardır bilinen, ama az gidilen bir yer. Sektör bazında atağa geçmeye başlaması yeni. İnşallah sonraki yıllarda, olması gereken yere gelecek. Hepimizin çabasıyla. Biz çekip, yazıp, anlatacağız; siz,  gidecek ve tavsiye edeceksiniz.  Böylesi ihtiyacı olan, pek çok yerimiz var. Buralara gidilecek, ama kirlenmeyecek, yozlaşmayacak ve gelecek kuşaklara aktarılacak; aynı güzellikte…

Son olarak ulaşım… Teknecilere, kaptanlara detay. Yıldız, poyraz, karayel eser, aman dikkat… İzmir’e 50, Dikili’ye 16 mil mesafede. Karacılar için ise;  İzmir’e 90,  Bergama’ya 34, Dikili’ye 19 km. mesafede. Arabası olmayanlar için düzenli otobüs seferleri var, ulaşım kolay kısaca.

İzmir körfezinden sonra,  bu bölgenin ikinci önemli körfezi.   Bir çok tarihsel mekana yakın, keyifli bir yer Çandarlı. Bence gidin…