Zenginlik, güç ve otoritenin yerleşimi;

MİLETOS

Aynı zamanda; felsefe, geometri, astronominin ilk izlerinin yeri!
Taş devrine uzandığı varsayılan bir tarihi var buranın! O denli eski bir yaşamların toprakları…

İ.Ö. 3500’e tarihleyenler de var; İ.Ö. 2000 diyenlerde!

Miletos; belki de en özel antik?

Kuruluşa ait bilgiler farklı olsa da, öyle net bilgiler var ki, gerçekten dikkate değer?

Miletos, felsefenin, geometrinin, astronominin ilk temellerinin atıldığı yerleşim!

‘Thales’ buralı! Tarih sahnesinde, gerçek manadaki ilk filozof! ‘Anaksimenes’de bu topraklardan yetişme!

‘Hekatios’ ve ‘Anaksimendros’… Bilim dünyasının farklı kollarındaki ilk isimler! Bu özellik; Miletos’un yaşamında önemli. ‘Helen’ topraklarında bilim daha yeni gelişmekte iken, ‘Ionya’da merkez durumundaki Miletos, Anadolu’da sanat, bilim ve felsefenin odağı olarak parlamış!

Antik Yunan’da, bilimsel ilerleme, ‘Miletos Ekolu’  olarak adlandırılan bu çalışmalar sayesinde ve tabi bu çabanın öncüleri tarafından atılan adımlar ile sağlanmış!

Yerleşimi özel kılan unsurlar sadece bunlar değil! Yakın olduğu Akdeniz neyse de; çok uzakta Karadeniz’de koloniler kuracak kadar zengin, güçlü ve otoriter!

Kilometrelerce uzaklıktaki 90’ı aşkın koloni idaresi, dönem koşulları düşünüldüğünde hiç kolay değil!

Aydın ilimizin Didim ilçesi, Balat köyü burası…

Mitolojide, ‘Miletus’ karakterinden kaynaklı olarak yerleşimin Miletos ismini taşıdığı görüşü ileri sürülmüş?

Kurtlar tarafından büyütüldüğüne inanılan Miletus’un, kentin kurucusu olduğuna inanılmış! ‘Akakalis’in oğludur Miletus. O ise, ünlü tanrı ‘Apollon’ ile’ Minos’un kızı!

Gerçekte yerleşimin kuruluşuna ilişkin sayısız hikaye kaydedilmiş. Buranın bir ‘Myken’ kolonisi olabileceği belirtiliyor.

İlk kez ‘Leleg’lerin yaşadığını söyleyenler de var? Girit’den gelen bir topluluğun, kenti kurduğunu belirtenler de?

Ünlü tarihçiler ‘Strabon’ ve ‘Ephorus’un Miletos’a ilişkin söylemleri bile birbirinden çok farklı!

Atina Kralı ‘Kodros’un oğlu ‘Neleus’un kenti kurduğu da, başka bir hikaye!

Hitit kaynaklarında da rastlıyoruz bu yerleşime! Miletos; bu kaynaklarda ‘Milavanda’, ‘Milwata’, ya da ‘Milawata’ olarak geçiyor!

En parlak dönemini, İ.Ö. 7-6. Y.Y.’larda yaşayan Miletos’un koloniler kurarak zenginliğini arttırması da bu dönemde!

Menderes nehrinin taşıdığı alüvyonlar ile Ege denizi ile bağlantısı kesilene dek bir liman kenti ve temel zenginliğin kaynağı da bu! Hepsi birbirinden önemli dört ana limana sahipmiş!

Helenistik döneme tarihlenen, sonraları Roma döneminde büyük değişimlere uğrayan tiyatronun üst sıralarından dört ana limanda görülürmüş!

Şu anda Miletos, denizden yaklaşık 10 km. içeride!

Antik tiyatro, 140 m. çaplı, yarım daire şeklinde! İ.Ö. 4.Y.Y’a tarihlenen yapının seyirci kapasitesi 5 bin;  Roma döneminde 20 bine çıkarılmış!

Yine Roma dönemi yapısı olan İ.S. 161-180 yıllarına tarihlenen ‘Faustina Hamamı’, benzerlerine kıyasla Anadolu’daki en büyük hamam. ‘Marcus Aurelios’un dokunuşları! Kenardaki nehir tanrısı ‘Menadros’un heykeli gerçekten olağanüstüdür! Eksik parçaları ile günümüzde Milet Müzesinde sergilenmekte ve bu hali bile son derece görkemli! Bu dönemde, bir Roma hamamı daha var kentte!

İlk kuruluş sonrası ünlü şehir plancısı ‘Hippodamos’un bilgileri ile hayat bulan mimaride farklı özelliklere tanık oluruz, Miletos’da! ‘Boulerterion’ bunlardan biri! İ.Ö. 170-160 yıllarına tarihlenen yapıda zaman içinde değişimler söz konusu. Bin beş yüz kişinin söz alabildiği ve fikirlerini beyan ettiği mekan; döneminin en görkemlisi!

Buraya has kutsal alan ‘Delphinon’da çok farklı! Devasa agoralar ve kutsal yol da!

Çok geniş bir alana yayılmış mimari yapı, yüzyıllar sonra bugün bile antik kent ziyaretçilerini derinden etkiler!

Miletos ile ‘Didyma’nın doğal bir bağlantısı söz konusu! Didyma Apollon Tapınağı, Miletos’un dini merkezi. Ve bu iki yerleşim arasında kutsal bir yol var. 

Pagan inancına göre tapınma ve kurban kesme törenlerine katılmak için Miletos’lular bu kutsal yolu kullanarak Didyma’ya gider, bir süre kalıp inançlarına göre ibadetlerini yerine getirip dönerlermiş.

Kente ilişkin ilk kazılarda görülen isim; Fransız arkeolog ‘Olivier Rayet’.

Sonraları Alman ‘Thedor Wiegand’ başkanlığında gün yüzüne çıkarılmaya çalışılmış; Miletos!

Tabi her antik kentimizde olduğu gibi, buradaki pek çok eser de yurtdışına çıkarılmış! Mesela kentin agora girişi tüm ihtişamıyla şu an Berlin’de sergilenmekte! Parça parça söküp götürmüşler!

Paris ‘Louvre Müzesi’nde de sergilemeler söz konusu. Buradan şu ana çıkarılabilen buluntuların ne yazık ki çok azını ‘İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde ve antik kentin içinde yer alan ‘Milet Müzesi’nde görmek olası!

‘Milet Müzesi’ne ayrı bir parantez açmalı!

Dor, Ion ve Korint düzenli sütun başlıklarının bir arada görülebileceği ender yerlerden. Binanın içi ve dışında farklı özellikteki buluntular sergileniyor. Ancak bunların hepsi, Miletos kazılarından elde edilenler değil! Başka antik kazılardan elde edilenler de var. ‘Arkakik’ dönemden başlayarak takip eden tarihsel süreçte ulaşılan, heykeller, sunaklar, lahitler, kabartmalar ve kitabeleri müze bahçesinde izlemek olası… İçerisi ise, ilk girişte etnograik canlandırmalar ile dikkat çekiyor. Dönemsel yaşamların izleri farklı! Devamında, sikkeler, kaseler, küpler ve küçük süs eşyaları ile müze ziyaretçilerini binyıllara varan bir tarihsel yolculuğa çıkarıyor.

Miletos’da, geçtiğimiz yıllarda da Alman’lar kazı çalışmalarını sürdürmüş?

Bochum ‘Ruhr Üniversitesi’nin kazı ekipleri işbaşındaymış? 2017 sonrasında kazı çalışmaları başkanı olarak C. Berns’i görmekteyiz!

Ion isyanı, tarihte son derece önemli! Yıllara varan ‘Pers’ iktidarını yıkmayı amaçlayan bu hareket, birliğe üye tüm Ion şehir devletlerinin katılımı ile oluşmuş. Ama lider kent Miletos!

Bu başkaldırıda, zaman içinde tam bir hüsran yaşanır! ‘Pers İmparatorluğu’, bu isyanı çok kanlı biçimde bastırır. Ve sonrasında özellikle lider durumdaki Miletos’u deyim yerindeyse yerle bir eder! Bir yıkımdır bu hareket; Miletos için!

İki kez Pers İmparatorluğu hakimiyeti var burada, değişik zamanlarda!

Sonra tekrar bağımsızlık! Ve çok sonra Roma’ya bağlanan özel bir kent devletinin hikayesi!

İ.Ö. 5.Y.Y.’a tarihli Athena Tapınağı, kentin en eski binası!

İ.Ö. 197-160’a tarihlenen 230 m. X 74 m. ebadındaki ‘Stadion’u elbette aynı ölçülerde görmek olası değil kentte!

Ama varlığını bilmek güzel! Pergamon Kralı 2. Eumenes finanse etmiş!

Yine İ.Ö. ilk yüzyıla tarihlenen yarı insan yarı balık rölyefi olan ‘liman anıtı’da kenti başka kılan özelliklerden! Tektonik hareketler ve yüzyıllar içindeki farklı kültürler elbette Miletos’u çok değiştirmiş! Günümüze ulaşan görünüm, geçmişin bir bölümünü önemli derecede yansıtıyor. Kentin sihri, bu görünümle dahi sürüyor!

Çok kez kuruluma ilişkin ‘Serapis Tapınağı’, ‘Bizans Kiliseleri’, ‘Asklepios Tapınağı’ ve ‘Sinagog’! Miletos’un ne denli zengin bir tarihe, elbette coğrafyaya ve her şeyden önemlisi farklı tarihlerde farklı kitlelere sahip olduğunu kanıtlar nitelikte!

Kuşaktan kuşağa anlatılan bir efsane ile Miletos gezimizi tamamlayalım! Derler ki; Miletos’un kadınları, eşleri ile asla aynı sofrayı paylaşmaz! Hatta eşlerinin isimleri ağızlarına almaz! Bunun için birlikteliğin başında yemin ederler! Neden böyle bir gelenek yaşatılmış, nasıl başlamış bununla ilgili bir duyum yok?

Miletos’daki yaşamda pek çok özellik, pek çok farklılık var; şaşırmamalı!