Bir başka semt; İstanbul’da…

ANADOLUHİSARI…

Göksu ile Küçüksu arasında!

Kadim İstanbul’da gerçekten az bilinen ve yaşanan müthiş bir semt. ‘Anadoluhisarı’!

Bir semt tabi ama, aslında ‘Osmanlı’nın en önemli kalelerinden. Zaten adını buradan alıyor.

Burası ‘Üsküdar’a 10 km. mesafede. ‘Kuzguncuk’, ‘Beylerbeyi’, ‘Çengelköy’ ve ‘Kandilli’den sonra geliyor!

Semte adını veren yapı, yani ‘Kale’, 1395’de ‘Yıldırım Beyazıt’ tarafından inşa ettirilmiş.

Mimari bir güzelliğe sahip olduğundan ‘Güzelcehisar’ denmiş buraya!

Bu semt gerçekten sihirli!

‘Anadoluhisarı’nın iki yanında denizle kavuşan ırmaklar bugün dahi akıyor. Ve aktıkları yerlerde tabi ki doğa oluşumlarına da etki ediyorlar.

Ünlü hisarın yanından akan ‘Göksu’yu ayrı değerlendirmek lazım! ‘Potamion’ yani küçük ırmak; tarihteki adı! Olası debisi az olduğundan bu isim verilmiş ‘Göksu’ya?

Söylem geç Roma, Bizans dönemi gibi?

Burası; Beykoz’a bağlı! Beldede şahane gezintiler yapılabilir. Enfes balıklar yenir, içecekler de bunlara eşlik eder.

Beykoz; ‘Küçüksu’dan başlar devamı ‘Göksu’dur denir!

Göksu’nun çok önceleri adı ise ‘Aretas’

‘Piyade’… Bu eski teknecilerce bilinen bir form! Kısmen ünlü ‘Tırhandil’e benzer. Bir ‘double under’? teknecilik tabiri ile başı kıçı bir. İşte bu ‘Piyade’ler ile var olmuş İstanbul’da ‘Anadoluhisarı’. Kah yük taşımışlar kah insan! Olası geçmişte bu tip teknelerin inşa edildiği yer! Zaten denizcilik ve devamında ticaret ile hak ettiği yere gelebilmiş!

Bu denli ögelerden söz ederken, sanat da var olsun!  Zaten de yaşanmış. 

19.Y.Y. sonları Türk tiyatrosunun ilkleri; tuluat sanatı ve orta oyunlarının sergilenmesi, bu semtte çok sayıda izleyici toplamış!

‘Yıldırım Beyazıt’ın ‘Ankara Savaşı’ yenilgisi ile beraber;  ‘Osmanlı’ çok başka bir oluşuma evrilir!

İmparatorluğu yıllarca sarsacak bu yenilginin devamında, malum ‘Fetret Devri’ başlar ve uzun süre  devam eder. İşte bu sürelerde ‘Yıldırım Beyazıt’ın oğlu ‘Süleyman’ın babasının yaptırdığı bu kalede bir dönem saklandığı bilgisi var! Tabi çok dramatik!

‘Göksu’ civarının en önemli özelliği leziz patlıcanların yetişmesi! Bugün dahi az da olsa var. Ama o dönemlerde büyük bir sükse olmuş, buralara dair!

Elbette geçmişte ve günümüzde de bir yemek kültürünün odağı burası! En önemli etken, sebze bostanlarının yetiştirilme hacmi ve bereketli toprakların bölgedeki etkileri! ‘Göksu’ ve ‘Küçüksu’ ile sulama gücü de eklenince ‘Anadoluhisarı’ ve civarı, şahane sebze ve meyvelerin yetiştirildiği bir merkez olmuş yıllarca. Bu özellik hala kısmen sürüyor!

Küresel ısınma, İstanbul’un hızla büyüyen hacmi, ekilebilecek toprakların azalması, zamanla oluşan sulama sorunu ve tabi atmosfere yayılan kirli gazlar, o zenginlikleri uzaklaştırıyor!

Buraları ziyaret edecekleri farklı yerlere götürelim? Bu olumsuz tablodan; güzelliklere…

‘Küçüksu’ ve ‘Göksu’ dedik, iki ayrı akarsu bu semt ile özdeş adeta!

Geçmişte, olası ‘Bizans’ dönemi, her iki akarsuyun başına bir ‘Ayazma’ yapılmış. ‘Ayazma’ ‘Hristiyanlar’da kutsal su anlamında! Tabi o dönemlerde bu semtlerde yaşayanlar çoğunlukla gayrimüslimler! İyi ki hala az da olsa varlar!

Bu ‘Ayazma’ların hastalıklardan arındıran, şifa veren özelliklere sahip olduğu düşünülüyor? Bu olguyu gayrimüslim vatandaşlarımızın yaşadığı pek çok yerde görürüz! Günümüzde dahi kimi hafta sonlarında bu tip yerlere gelerek dua eder ve mum yakarlar!

Yıllar içinde titiz biçimde yenilenen ‘Anadoluhisarı’, farklı özellikleri ile tarih sahnesinde yer almayı sürdürüyor!

İnşa aşaması, ‘Osmanlı’nın kısmen zor dönemi! Bir ayrıntı önemli! ‘Kale’nin yapımında dönemin hakim gücü ‘Ceneviz’lilerin onayı alınmış!

Temel amaç; Karadeniz’den gelecek düşman saldırılarına ya da yardımlara engel olmak!

Ziyaretçiler, hisarın dar sokaklarından arkasına doğru süzülmeli! Bir tarafta akan sular görülecek, diğer yanda devasa surlar! Burası ayrıca pek çok Yeşilçam filminin de seti!

‘4. Murat’ın; ‘Kandilli’ye dek uzanan yeşilliğinden dolayı ‘Gümüş Servi’ söylemi söz konusu! Servi ağaçları bugün bile çok görkemli!

Özel araç ile gelmeyin buralara, çünkü park sorunu her geçen gün artıyor!

‘Üsküdar’dan kalkan dolmuşlar kurtarıcı nitelikte. Mecbur kalırsanız otobüs seçeneği de var! Karşı yakadan gelecekler elbette denizyolunu tercih edecek!

Hisarın hemen yakınında yine ‘Aldülmecit’in yaptırdığı ‘Küçüksu Kasrı’ var.

Bu kasrın hemen yanında da ‘Mihrişah Valide Sultan Çeşmesi’. Barok stilde inşa edilen ve dört yüzünde işlemelerle donatılmış çeşme, ‘3. Selim’in annesi ‘Valide Sultan’a atfedilmiş!

‘Küçüksu Kasrı’, ‘1. Mahmut’un yaptırdığı bir ahşap yapı üzerinde yükseliyor! Sonrasında ‘Abdülmecit’ döneminde batılı bir mimari ile kargir olarak yenilenmiş! Dış cephe özel; içi oldukça ihtişamlı!

‘Küçüksu Kasrı’, ‘1. ve 2. Mahmut’ dönemi sonrasında da özelikle ‘Abdülmecit’ tarafından sıkça kullanılmış. Kasrın duvar ve tavanlarındaki süsleme sanatı ile beraber kullanılan mermerler, alçı kabartmalar, şöminelerde farklı bir boyutu ortaya koyuyor. Mobilyalar, halılar ve tablolar ise buraya değişik bir estetik kazandırıyor!

 

Burada hala yaşanılan keyifler var! Doğanın bahşettiği tüm coğrafik olgularla yeşertilen yeme içme kültürü, özgün ustalar ile İstanbul mutfağında semti bambaşka bir yere taşımış. Ve o kültür hala sürüyor. Olası yıllarca da sürecek!

‘Küçüksu’ ile ‘Göksu’ arasında kalan bölüme ‘Küçüksu Çayırı’ deniyor!

Bir piknik alanı ve yıllardır bu manada hizmet veriyor!

Bu semtte şahane Marmara balıklarını yiyin ve nefes aldığınız bu İstanbul gününe şükür edin! Çünkü gelecekte bunları bulamayacaksınız.

Civarda farklı lezzetlere sahip sayısız lokanta; geleneksel anlamda Marmara’nın balık kültürüne dair tatları, sunuyor ziyaretçilere. Elbette yıllar öncesindeki o bol çeşitler, yazık ki kalmamış. Marmara  kirlendi; ancak buranın avantajı denizin akıntısı! Kısmen de olsa temizliğe yardımcı!

Ünlü ‘Dalyan’ kültürü de artık çok uzaklarda kalmış.

‘Dalyan’ kurulan sularda, özellikle burada ve ‘Beykoz’ civarında, balığı avlamak zorunda kalmazdınız. Balık o kadar çoktur ki gelip sığ sulara yakın ‘dalyan’lardaki ağlara kendiliğinden girer ve yapı gereği bir daha dışarı çıkamaz. Ben çocukluğumda bunlara şahit oldum. Ancak günümüzde tatlı bir rüya!

Semte adını veren ‘Anadoluhisarı’nın özelliklerine bakalım şimdi de!

‘Küçüksu’ yıllar içinde alüvyonlar taşıyarak buranın yapısını değiştirmiş.  Bu anlamda ‘Kale’ kısmen denizden uzakta, karaya yakın bir konuma gelmiş!

İlk yapılaşmada kare planlı, tek kule ile gündeme gelen ve çevresel duvarlarla öne çıkan bir yapı görünümünde!

‘Anadoluhisarı’nda öne çıkan en önemli olgu üç metre kalınlıktaki sur duvarları! Küçük bir kale olmasına karşın farklı biçimlerde değerlendirilerek yerleştirilen topların gücü ile düşman kuvvetleri için caydırıcı olmuş!

‘Anadoluhisarı’, yaklaşık yedi bin m2’lik bir alanı kaplıyor! İstanbul Boğazı’nın en kritik noktalarından! Kentin fethi öncesinde de karşısına ‘Rumelihisarı ‘yapılıyor!

Bu sular derinlik, akıntı ve boğaza hakimiyet adına son derece özel! Her iki Hisarın yapımı da ciddi bir mühendislik başarısı!

İstanbul’un fethinde çok önemli rol alan ‘Anadoluhisarı’ sonra zamanla önemini yitirmeye başlamış!

Ziyaretçiler elbette tüm bu tarihi olguların eşliğinde kaleyi ve semti ziyaret edecekler.

Diğer yandan dere boyunda çeşitli çömlek atölyeleri var hala geçmişte olduğu gibi. Toprak kapların oluşumu pek çok geleneksel yemeğinde pişirilme noktası. Dikkate değer.

İstanbul’u tanımak, eskisine şahit olmak adına mutlaka görülmesi gereken detaylar bu semtte! ‘Anadoluhisarı’nda…