BİR ORTAÇAĞ PLATOSU; GIRONA.

 Gül’ün Adı, Koku, Game of Thrones ve daha başkaları. Film ve dizi dünyasının vazgeçilmez kenti.

Sokaklarında dolaşırken kendinizi Ortaçağ’da hissettiğiniz bir kentte bulundunuz mu? Pek olmamıştır bence. O zaman hemen Girona’yı görmeye gidiyorsunuz… İspanya’nın bu güzel kenti; tarihi seviyorsanız, mimariye ilginiz varsa bir de fotoğraf çekiyorsanız, sizi gerçekten çok etkileyecek…

Bir ayrım yapalım… Benim dediğim taraf, eski kent (Barri Vell).  Onyar nehri kenti neredeyse ikiye ayırıyor. Bir taraf tarihsel merkez, yani eski kent. Diğer taraf ise, Ticari merkez ve nispeten daha modern mimariyi de barındırıyor… Barri Vell; İspanya’nın en iyi korunmuş ortaçağ şehirlerinden.
 Ayrıca; dünyanın en iyi korunmuş Yahudi mahallesi de, Girona’da (El  Call).

800 bine yaklaşan nüfus, her yıl 5 milyon civarında turist ağırlıyor. Bunda, kentin Costa Brava kıyılarına yakın olmasının payı büyük. Ancak,  asıl etken Barcelona… Evet Girona, Katalonya bölgesinin kuzeydoğusunda Barcelona’ya 99 km mesafede. Vee, Katalonya’nın Barcelona’dan sonraki en büyük kenti. E, tarihsel zenginliği de katınca;  işte her yıl milyonlarca turistin neden geldiğinin cevabı…

Gelelim benim daha çok ilgimi çeken eski kente. Gotik kiliseler, Ortaçağ surları, Arnavut kaldırımlı sokaklar, sizi 1200’lere 1300’lere taşıyor. Elbette nefis müzeler ve galeriler de gezinize renk katacak.

Şehri ilk kuranlar İberler. M.Ö. 500-1000 aralığına tarihleniyor. Ausetani Krallığı hüküm sürüyor ve o zamanki isim;  Gerunde. Sonrasında Romalı’ların, Vizigot’ların, Müslüman’ların işgali altında yaşıyor Girona.

Kente can ve su veren Onyar nehri değil sadece. İrili ufaklı dört nehir daha akıyor Girona çevresinde. Ancak Onyar’ın iki kenarındaki rengarenk boyanmış evler gerçekten tablo niteliğinde. E, o zaman,  parmaklar deklanşöre gitmeye başlasın. Çekilecek çok kare var zira…

St. Maria katedrali, Arap hamamı, St. Feliu kilisesi, Ana meydan, Yahudi mahallesi mutlaka çekilmeli…

Toplu taşıma yok! Adımlarınıza sağlık… Ha bu arada, inilip çıkılacak çokça merdiven var. Dikkat!

Paris’de ki meşhur kulenin mimarı; burada da yine ismiyle anılan metalden bir köprü yapmış, bilginize. (Eiffel)

Plaça de la Independencia; kentin ana merkezi konumunda.

Girona’ya bence kışın gidilmeli. Yağış olmasın yeter. Evet, puslu havada ortaçağ mimarisi daha bir ürkütücü gelebilir. Bence gerçeği yansıtıyor ama. Bir de; gezi arası sıcacık bir mekanda verilen mola da içilen bir içki,  güzel bir yemek, hele hoş bir sohbetle… Aman; işte keyif…

Mesela, dört tarafı muhteşem ortaçağ binaları ile sarmalanmış bir restaurant da, nefis tapas lar eşliğinde yudumlanan şarabın lezzetini, nerede bulabilirsiniz? Tapas; malum küçük küçük sayısız meze tabaklarından oluşuyor. Doyumluk değil, tadımlık… İşte bu da beni, özellikle Rum ve Ermeni vatandaşlarımızdan kazandığımız eski meyhane kültürümüze götürüyor. Bizde de böyle…

Ayrıca Girona da, sayısız Michelin yıldızı kazanmış çok üst düzey restaurantlar da var… Damak zenginliği bu olsa gerek.

Peki yönetmenler?  Elbette ki uygun projelerde, burayı neden tercih ediyor? Benim asıl işim Reklam Filmi Yönetmenliği. İnanın uygun bir proje geldiğinde; Girona çekim yapmak isteyeceğim ilk kent… Fotoğraf çekerken bile kamerayı nereye koyacağınızı bilemiyorsunuz! O denli zengin bir arka plan var. Tabi ki eski kentte. Kıta Avrupa’sı,  bu mana da gerçekten çok  özel yerlere sahip!

Evet… 6.000 Km2 ye yakın bir kenti; iki sayfa da anlatmaya çalıştık… Ulaşım için bizden en pratik yol; Barcelona’ya uçmak… Kışın -5,  yazın ise +40’lara varan hava koşullarını unutmayın. Ama bence Kış’ın gidin…

Haydi bakalım… Ortaçağ seyahati yapmak isteyenler… Buyrun…