Şık kareler, deklanşörün ucunda!

NESEBAR

Bulgaristan’ın; turizme açılan çok önemli kapısı.

Avrupa’daki en eski yerleşim yerlerinden biri. 3 bin yıl önceye uzanan bir tarihten söz ediyoruz. Kayalıklar üzerinde, minicik bir ada aslında. Yapay bir yolla bağlanmış karaya, olmuş sana yarımada. Gerçekten çok şık bir yer. Nesebar burası. Bulgar turizminin, mihenk taşlarından biri. Her yıl binlerce insan geziyor.

 Ters den başlayalım bu kez. Ulaşımdan. ‘Komşuya’ geçişte,  Dereköy sınır kapısı kullanılacak; araba ile gidecekler için. 6-7 saat de ulaşılır Nesebar’a. Otobüs seçeneği de mevcut. Hayır, ‘ben illa uçacağım’ diyenler için sıkıntı var. Zira, direkt sefer yok. Uçuşlar, Sofya üzerinden aktarmalı. Bu da yolun 

gereksiz uzaması demek. Oysa hemen yakındaki Burgas havalimanı, sadece 20 km uzaklıkta; Nesebar’a.

Olası; karadan çok yakın olduğundan, pek düşünmemişler sefer koymayı!

Peki; ‘neden gitmeli buraya’ derseniz, anlatmaya başlayalım. Öncelikle küçük ve çok sevimli. Osmanlı’dan da esintiler bulunan mimari doku, tarihsel. 13. Ve 19. Y.Y.dan kalan binaların kullanıldığı Nesebar’da, sanki yeni bina yok gibi. Sıkı bir denetim var mimari de; darısı bizim başımıza.

 Nisan’dan Ekim’e kadar doyasıya yaşayan bir turizm cenneti bunun yanında. Nefis sokaklar, cafe, bar ve restaurantlar, Avrupa’nın pek çok ülkesinden gelen ziyaretçileri ağırlıyor.

 Burayı yürüyerek gezeceksiniz, Arnavut kaldırımı döşenmiş sokaklarını kullanarak. Ve inanın çok seveceksiniz. Belki de yine gideceksiniz. Ekonomik olarak da gayet iyi; diğer tatil yörelerine göre.

Burgas’a 30, Varna’ya 130 km mesafedeki Nesebar’da, dil açısından da sıkıntı çekilmez. Bir restaurantda, yemeğinizi Türkçe sipariş edebilirsiniz. Hediyelik dükkanlarında alışverişte, Türkçe pazarlık yapabilirsiniz. Dilimizi bilen çok!

70 bin civarında Türk nüfusun buralarda yaşadığı söyleniyor. Sayı bana biraz fazla geldi ama, neyse. Anlıyorlar Türk olduğunuzu. Kan mı çekiyor nedir?

 1400’lü yılların ortalarında, Osmanlı hakimiyetine girmiş burası. Pek çok bina günümüze dek ulaşmış, Osmanlı imzası ile. Fakat kentte ağırlık,  Roma ve Bizans mimarisinde. Daracık sokaklarında, sevimli meydanlarda, tabi denizi ile de; fotoğrafçıları memnun bırakacak çok kare var. Derli toplu bir yer olduğundan gezmek de kolay Nesebar’ı. Vee keyifli…

 1985 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış, koruma altında bir cennet burası. Karadeniz, elbette bir Ege değil. Ama tertemiz gözüktü bana. Uygun zamanda gidildiğinde denizden ve su sporlarından yararlanma şansı var. Yarımadanın etrafındaki plajların yanı sıra, hemen çok yakındaki sonsuz kumsalları ile Sunny Beach; deniz tutkunlarını fazlasıyla mutlu edecek.

 Bitmedi, gece hayatını, sınırsız eğlenceyi sevenleri de!

 Hristiyan dünyasının ilk bazilikasının Nesebar’da olduğu, buranın dindar kesim tarafından ayrıca sevildiği, notlar arasında. Epeyce kilisenin varlığı; belki de bunun göstergesi. Kutsal Melekler, St. Paraskevi, Vaftizci Yahya, Pantokrator, St. Sophia’da;  keyifli kareler var! Arkeoloji Müzesi de ziyaret edilebilir. Ayrıca şehrin tarihi girişindeki sütun ve kapılar ile yel değirmenleri de enteresan.

Ne mi alınır? Çok! Bulgar ressamların yaptığı tablolar gerçekten kayda değer. İçlerinde benim çok beğendiklerim oldu. Ve ucuz! Üstelik pazarlık yapma şansı da var! Bunun yanında el yapımı takılar, incik, boncuk, kumaş hediyelikler ve çeşit çeşit magnetler tabi. Çok sayıda hediyelik eşya satan dükkanlarda, istediğinizi bulursunuz; merak etmeyin.

 Lezzetlere gelmezsek olmaz! Deniz manzaralı çok sayıda restauranta sahip Nesebar’da, tabi deniz ürünleri revaçta. Ancak Bulgar mutfağının gelenekselleri de tadılabilir. Çeşitli balıklar, kabuklu deniz hayvanları, şık sunumlarla servis ediliyor. Yanı sıra, et çeşitleri de revaçta. Yaz sıcağında çorba içen gördüm ben. Ama geleneksel lezzetiymiş buranın. Belki de denemeli! Fiyatlar mı?   Gerçekten makul. Yerel biraların ve yerel şarapların lezzetine de bakabilirsiniz. Yine uygun fiyatlara.

 Bulgaristan zaten küçük bir ülke, turizm destinasyonları da sınırlı; ülkemiz ile kıyaslandığında. Aslında bizim turistlerimiz de yeni yeni keşfetmeye başladı Bulgaristan’ı. Eskiden; bir Sofya, bir Varna vardı; Türkler için. O’da büyüklükleri, belki ulaşım kolaylıklarından. Oysa şimdi öyle mi? Burgas, Nesebar çok gözde.  Tabi diğer ülkelerde de var bu tip daha az bilinip gidilen yerler. Gezi programlarımızı yaparken dikkate almalıyız bence. Gidip, gezmeli ve duyurmalı!

 Bu küçük cennete, tam not verdim ben. Size de tavsiye ederim Nesebar’ı.