İcatlar, keşifler, zaferler!

PERGAMON

Anadolu’da sıra dışı bir krallık…

Yaklaşık 150 yıl süren bir krallık; antik tarihte bu denli etkin izler bırakabilir mi? Normalde hayır. Ama onlar başarmış!

Anadolu topraklarındaki antik tarihin en önemli uygarlıklarından biri; ‘Pergamon’…

İ.Ö. 3. Y.Y.’da, Makedon İmparator ‘Büyük İskender’in ölümü üzerine, en güvendiği komutanlarından olan ‘Lysmachos’un yetki ve sorumlulukları artmıştır! İmparatorluğa ait ciddi bir hazine de, o’nun kontrolündedir! Bu sorumluluğu bir süre sonra, güvendiği subayı ‘Philetarios’a devreder! Kısa bir süre sonra da ölür!

‘Philetarios’, elindeki bu büyük güç ile, kendi krallığını ilan eder! Etrafına, inandığı güvendiği yol arkadaşlarını toplamıştır! Paranın gücü ile, kendisine ayrıca katılanlar da olur. Kısaca; bu krallık, para ile kurulur! ‘Pergamon Krallığı’…

Burası Bergama. İzmir’in kuzeyinde, kente yaklaşık 100 km. mesafede. Çanakkale- İzmir karayolundan bir sapakla ulaşılan yerleşim. Tarihteki isim; ‘Kzikos’, bugünkü ‘Bakırçay’…

‘Perg’ kale manasında! Krallığın ismi buradan. ‘Philetarios’ ilk kenti, 335 m. yükseklikteki ‘Madra’ dağı kenarında konumlandırmış! Yükseltili arazi, doğal olarak savunma da büyük avantaj!

Parasal güçle kurulan ve altyapısı olmayan egemenliklerin, çok yaşayamayacağını savunanların aksine, ‘Pergamon Krallığı’ var olduğu yaklaşık 150 yılda, tüm bu görüşleri çürüten önemli adımlar atmış. Keşifler ve icatların yanı sıra, özellikle sağlıkta bir ilk başarılmış! Dahası; sanata, bilime, kültüre sonsuz önem verilmiş!

Yaklaşık 150 yıllık kısa ömürden söz ediyoruz. Ama krallığın yıkılması söz konusu değil! Son kral, ‘3. Attalos’un isteği ile ‘Roma İmparatorluğu’na bağlanmışlar. Bu karar olmasaydı, belki de ‘Pergamon Krallığı’ çok uzun yıllar varlığını sürdürecekti.

Bu topraklarda daha öncesinde yaşam var! ‘Prehistorik’ dönemde, İ.Ö. 7. veya 6. Y.Y.’a dayanan yerleşim izleri görülmüş; az da olsa! Muhtemelen, önemli konumda olmayan topluluklar yaşamış?

‘Pergamon’ bağımsızca varlığını sürdürdüğü yıllarda, 6 kral tarafından yönetilmiş. Ve ‘ilk’lerin krallığı olmuş; ‘Anadolu’da! Kral ‘2. Eumenes’in diğerlerinden çok önde olduğunu görüyoruz. Tarihe not düşecek icatlar, önemli zaferler, özgün mimari eserler, genelde o’nun döneminde gerçekleşmiş.

‘Pergamon’ deyince, ilk akla gelen eser ‘Zeus Sunağı’ kuşkusuz! Bugün antik kentte sadece merdiven kaidesini görebildiğimiz muhteşem yapı, ne yazık ki ‘Berlin’de Bergama Müzesinde sergileniyor. ‘2. Eumenes’ döneminde ‘Galat’lara ve ‘Seleokus’lara karşı kazanılan zaferlere ithafen inşa edilen yapı, İ.Ö. 190’a tarihli!

33 m. x 35 m. ebatlarında kaide üzerinde yükselen eser, ‘Pergamon Heykelcilik Okulu’nun başyapıtı!

Antik kentte ilk kazıları gerçekleştiren Alman Arkeolog ‘Carl Human’ tarafından ‘Berlin’e kaçırılmış!

1877’den itibaren, antik kentteki kazı çalışmalarında ‘Carl Human’ adını görüyoruz!

Yaklaşık 10 yıllık çalışma sürecinde, ‘Carl Human’ ve arkadaşları ‘Pergamon’un yukarı kentini ortaya çıkarmışlar.

Kent, yukarı ve aşağı olarak temelde iki ayrı bölümde inşa edilmiş.

Oldukça eğimli bir arazi yapısına sahip kentte, yukarı yerleşimde başta kral olmak üzere kentin üst düzey yöneticileri ve önde gelenleri yaşarmış. Ve doğal olarak mimari biçimde, yaşayanlara uygun tasarlanmış. Kral sarayları, tapınaklar, heykeller, kütüphane gibi yapılar kentin bu bölümünde.

Aşağı yerleşimde ise, daha alt düzey bir sosyal sınıfın yaşadığını görüyoruz. Burada da evler, dükkanlar, çeşitli kutsal alanlar ve sosyal yaşama dair binalar var!

Zaman içinde, nüfus arttıkça aşağı kent de ihtiyaca cevap verememiş ve ‘Pergamon’ ovaya doğru yayılmaya başlamış.

Kentin tiyatrosunun birden fazla özelliği var! Antik dönemin en dik tiyatrosu! Yaklaşık 10 bin kişi kapasiteli. İ.Ö. 3. Y.Y.’a tarihli 3 kademeli yapı görkemli. ‘Roma’ hakimiyetinde, ‘Hadrianus’ döneminde yenileme çalışmaları var.

Ve; bir başka ilk! Ahşaptan yapılmış portatif sahne! Gösteri zamanı kuruluyor, bitince de toplanıyor! Amaç, hemen alttaki kutsal alanı her daim görünür kılmak!

‘Pergamon’da dönemin teknolojisi üst seviyede!

Kentin su ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak ve tabi düşman saldırıları da dikkate alınarak, 40’dan fazla sarnıç yapılmış. Diğer taraftan şaşırtan bir mühendislik harikası var suya dair! 240 bin künk döşeyerek ‘Madra’ dağının lezzetli sularını, arazinin düşey ve yükseltili bölümlerini zekice kullanıp, gerçek bir formülasyon ile kente taşımışlar!

Yukarı kentin önemli yapılarından birisi de; ‘Athena Tapınağı’! İ.Ö. 3. Y.Y.’a tarihlendiği düşünülen yapı, Anadolu’da az görülen ‘Dor’ düzenli sütunların üzerinde yükseliyormuş.

Yaklaşık aynı yüz yıllara tarihlenen ‘Dionysos Tapınağı’da, kent için önemli. Zaman içinde yenilendiği ya da yeniden yapıldığı görüşü var!

Aşağı kentten ovaya doğru yayılan ‘Pergamon’un bu bölümünde olağanüstü öneme sahip bir oluşum ile karşı karşıyayız! İ.Ö. 3.Y.Y.’a tarihli ‘Asklepion’!

Burası; antik çağın 4 büyük tıp merkezinden bir tanesi. Yaklaşık 2500 hasta tedavi etme kapasitesine sahip! Hastalar genelde su terapisi ile tedavi edilirmiş. Yanı sıra, masaj, okuma ve tiyatro gibi genelde sosyal paylaşımlar ile bir iyileştirme söz konusu. Fizikselden ziyade ruhsal rahatsızlıkların tedavisi ön planda!

‘Asklepion’un içinde küçük bir ‘odeon’ var. Burası; ilk doğal ilacın kullanıldığı ve eczacılığın simgesi olan yılan figürünün de ortaya çıktığı yer! ‘Asklepion’da sadece ‘Pergamon’lu hastalara bakılmıyor! Diğer kentlerden gelenler de,  şifa buluyormuş!

Kısa bir dönem ‘Alexander Conze’nin çalışmalarını gördüğümüz kentte; 1900 ile 1913 yılları arasında ‘Wilheln Dörpfeld’ başkanlığında yine bir Alman arkeoloji grubunun kazıları gündemde! Kentte kazı çalışmaları, uzun aralıklarla sürmüş yıllar içinde.

Aşağı kentte yani halkın yaşadığı bölümde öne çıkan yapılarda, ilkin ‘Gymnasion’a değinmek gerekir. Zira döneminin en büyüğü. Üç kademeli yapıyı iki hamam bütünlüyor. Bunun yanında ‘Hera’ ve ‘Demeter’ kutsal alanları görülüyor aşağı kentte.

Ve tabi yaşamsal alan olgusu ile evler, L biçimindeki agora, çevreleyen dükkanlar ve diğer iş yerleri. Kentin ticarete ilişkin yasalara sahip olduğunu ve alım satım işlemleri ile ödemelerin belli kurallarla gerçekleştiğini belirtmeliyiz.

‘Pergamon’un belki de en özel keşfi; parşömen!

‘Pergament’ demiş onlar. Yazın ihtiyacı için ‘Mısır’a bağlı kalmak, kimi zaman sıkıntılar doğurmuş. Onlar’da, dönemine göre farklı bir teknik ile ceylan derisinden bir yazın aracı yaratmışlar. Üzerine kalıcı yazı yazılıp, silinmeden saklanabilen bir materyal. Zaman içinde de, kaleme alınan 200 bin adet rulo parşömen eser ile, dev bir kütüphaneye sahip olmuşlar.

‘Roma İmparatorluğu’ ile daima iyi ilişkiler içinde olmuş; ‘Pergamon Krallığı’. Belki bundan, belki de başka sebeplerden dolayı, son kral ‘3. Attalos’un isteği ile İ.Ö. 133’de ‘Roma İmparatorluğu’na bağlanıyorlar. Halk önce karşı çıksa da sonra çaresiz katlanıyor bu duruma.

‘Roma’ döneminde de parlak yıllar geçiriyor ‘Pergamon’. Ve yine eşsiz eserlere imza atılıyor. Bunlardan en önemlisi belki de ‘Serapis Tapınağı’. ‘Hadrianus’ dönemindeki dev eserin, farklı bir anlayış ile kırmızı tuğladan yapılması ilgi çekici! O nedenle ‘Kızıl Avlu’ ya da ‘Kızıl Bazilika’ olarak da adlandırılmış.

270 m. x 100 m. ebadı ile antik ‘Roma’nın ayakta kalmış en büyük yapılarından biri. Döneminde ‘Mısır’ kültürüne beslenen hayranlığın izlerini taşıyan ‘Serapis Tapınağı’,  Hristiyanlığın kabulü ile 7 kutsal kiliseden biri olmuş!

‘Asklepion’ ve ‘Kızıl Avlu’nun arkeolojik araştırmalarında, ‘ Thedor Wiegand’ ismini görüyoruz. 1927-1936 yılları arasındaki kazı çalışmalarında Alman ekip başka buluntuları da ortaya çıkarıyor.

‘Roma’ döneminde yukarı kentte yapılan eserler de önemli. İki ünlü İmparator ‘Traian’ ve ‘Hadrianus’ heykelleri ile ‘Traian Tapınağ’ı özel. İ.S. 2.Y.Y.’a tarihli görkemli yapının bitirilişini görememiş ‘Traian’. Eser, ‘Hadrianus’ döneminde tamamlanmış.

‘Pergamon’un önemi, ‘Roma İmparatorluğu’nda ‘Asya’nın başkenti sıfatını alması ile belgelenmiş durumda!

İşte tüm bu anlatılanlar çerçevesinde, antik kent UNESCO Dünya Mirası Listesinde!

Konumu gereği tüm istilalara karşı ayakta kalmayı başaran kent; 8.Y.Y.’da ‘Arap’ akınlarına direnememiş. ‘Bizans İmparatorluğu’ sonrasında, ‘Türk’lerin hakimiyetini görüyoruz bu coğrafyada.

1957 ile 1972 arasında uzunca bir süre ‘E. Boehringer’ başkanlığında yapılan kazılar var. Sonra yine bir süre ara verilmiş çalışmalara. Yeni süreçte ‘W. Radt’ başkanlığında 2004’e dek sürmüş kazılar. 2005’den sonra da ‘Felix Pirson’ yönetiminde çalışmalara tanık oluyoruz.

‘Anadolu’da antik tarihin en önemli kentlerinden ‘Pergamon’. Bağımsız olarak yaşadıkları yaklaşık 150 yıllık sürece, çok özellik sığdırmayı başarmışlar.

Önemi, ‘Roma İmparatorluğu’na bağlandıktan sonra sürse de, yeni icatlar, keşifler göremiyoruz bu dönemde.

Her şeye rağmen, ‘Anadolu’ tarihinin en önemli izlerinden; ‘Pergamon’…